insan nedense zamanı hep bir bütün olarak algılıyor. biran için durup, hatırlama adına anıları, çaba gösterdiğinde anlıyor böyle olmadığını. kemaliye, bu konuda yardımcı oluyor galiba insana, herşeyin ne kadar değiştiğini ve değişiceğini gösteriveriyor. bu şirin kasaba üzerinden kapital sistemle, küreselleşmeyle, moderniteyle, sınırların kalkmasıyla ilgili hayati tespitler ve çıkarımlar yapma niyetinde değilim. ancak bu hızlı değişim üzerine biraz düşünmek gerekiyor.
hakikaten küçük bir kasabadır kemaliye. internet cafeyi, playstation salonları takip etti kasabamda. bu gelişimi görünce koca bir sırıtma kapladı yüzümü, gururlandım belki de. sonra hiç beklemediğim bir anda anladım böyle olmadığını, tahta kapılar sayesinde. köyde yavas yavas tahta kapıların yerlerini çelik kapılar alıyordu. avluyu* dışarı açan, gıcırdayan, yer yer kırılmış tahta kapılar birer birer çelik olanlara bırakıyorlardı yerlerini. üstelik garip mavi renklerle, uçuk kırmızılarla, parlak grilerle boyanmış, dayatmanın zevksizliğinin göstergesi olan çelik kapılara.
eskiye göre daha mı zengindi kasaba halkı? saklayacakları daha değerli eşyaları mı vardı eskiye göre? aksine daha da kötüydü durumları. o zaman anladım nasıl bi değişim yaşadığımızı. kasabadaki son tahta kapı da çelik bir kapıyla değiştiriline kadar inanmak lazım belki de, herşeyi bu hızla çürütmeyeceğimize.