"Kayalık bir dağın tepesinden, sessiz ovaya dağılmış bir bizon sürüsüne baktığınızı düşünün. O sessizlikte bir tüfek patlıyor... Ürken bizonlar panik halinde dağınık düzen bir koşu tutturuyorlar. Sonra bir anda bütün bizonların aynı hızı yakalamasıyla koşu şaşmaz temposuna kavuşuveriyor.
Kızıl Bulut adlı bizon panik başladığında sürünün ortalarında bir yerde, tehlikeden habersiz olmanın rahatlığıyla otlanıyor yavaş yavaş, daha çok genç... Gerilerden ayaklanarak büyük bir gürültüyle öne atılan bizonların darbeleriyle sersemleyip koşunun yönünü şaşırıyor.
Toparlanıp dön geri ediyorsa da, acıdan gözü karardığı için hızını denetlemekte zorlanıyor. Olanca gücüyle hamle ettikçe ağzı öndeki bizonun kıçına yapışıyor, geri bastığı her defasında da kendi kıçı arkasındaki bizonun ağzına...
Bu utanç verici bocalama sırasında Kızıl Bulut aydınlanıyor. Doğacak ilk fırsatta kendine sürünün kenarında bir yer edinmeye karar veriyor. Işık geçirmez bir sıkışıklık içinde koşarken oradaki ışık bolluğu dikkatini çekiyor. Kenarda koşanlar bizonlar mı, ışık mı, şaşırıyor baktıkça. Sağı solu kapkaranlık çünkü Kızıl Bulut'un. Kenardaki bizonların arasında açıklıklar olduğunu fark edince özgürleşme isteği uyanıyor içinde. Sonra ışık içinde koşan bizonların ardı ardına vurulduklarını görüp ancak ölümü göze alabilenlerin özgür olabileceklerini anlıyor."