senelerdir görmediğim asker arkadaşım piç tarık ile yüksek bir tepeye arabayı çektik. hem bacak aramıza sıkıştırdığımız biraları yudumluyor, hem de tavana vuran yağmur damlalarını dinleyerek sohbet ediyorduk. manzara harikaydı. karşıdaki binalar ateş böcekleri gibi ışıl ışıl, ağaçlar rüzgarın etkisiyle şen şakraktı. arada bir sileceğin çıkardığı garç sesi bile keyfimizi bozamazdı. fakat koca gidi arazi de yalnız değildik. orası alemcilerin mekanı idi. onlarca araba yan yana dizilmiş efkar patlatıyordu.
hemen soluma doğru baktığımda yağmurluk ve çizme giymiş beli kambur bir adam gördüm. elinde yarısına kadar dolu bir çuval vardı. bira şişesiyle arabadan çıkan insanlar bir ağaç altına işemeye gidiyor, bu yaşlı amcada o yağmura ve soğuğa aldırmadan onları takip ediyordu. ''ekmek davası işte'' dedi tarık ve fondip yaparak şişeyi bitirdi. bana dönüp '' hadi sende bitir de şu poşeti ihtiyara verelim, belki eve gider yetişemeyiz'' dedi... bitirdim.. hızlıca içip ayağımızın altındaki kara poşete boş şişeyi yerleştirdim. toplam da 8 tane boş şişemiz olmuştu.
tarık şıngırtılar eşliğinde poşeti eline aldı ve kapıyı açıp şişeleri ihtiyara vermeye gitti. rüzgar öyle bir esiyordu ki arabanın önünden geçerken kafasındaki kapşon ensesine düştü. radyo da candan erçetin '' gamsız hayat '' diye söyleniyor, silecek garç garç diye ona tempo tutuyordu...
aradan 10 dakika geçti tarık gelmedi. hayli meraklandım... kafamı tekrar ağaçlık alana doğru çevirdiğimde öndeki arabanın saçtığı far ışığı sayesine yaşlı amcayı gördüm. çuvalı iki eliyle sırtlamış bana doğru geliyor, yağmur taneleri sertçe bağrına işliyordu...
yaklaştıkça adamın simasını seçer oldum. bıyıklı, kalın kaşlı, kırışık suratlı bi herifti. gözüm bir yerden ısırıyordu. sanki lise yıllarımda derse giren matematik öğretmenimdi. sürekli beni köşeye çeker '' kafanı derse ver kukla, sen aslında zeki bir çocuksun, fakat okumak istemiyorsun, ileride çok pişman olacaksın '' gibi nasihatlar verirdi '' o kafanı çok duvarlara vuracaksın '' derdi. iyice yaklaşınca bunun ta kendisi olduğunu anladım. bu eli çuvallı adam benim öğretmenim idi...
geldi ve arabanın camını tıkladı. ben onu görüyordum ama o yağmur ve karanlık sayesine beni göremiyordu.
düşündüm...
acaba kapıyı açmasam mı dedim. zira belki utanır ve mahçup olurdu ama açmazsam da bu yaşlı adama değer vermemiş olur ve onun kalbini kırardım.
doğru kararın açmak olduğunu anladım ve elimi kapı koluna attım.
açtım.
ağır ağır açtım. matematik hocamla artık göz göze idik. acaba beni tanıyacak mıydı? ışıltılı gözlerle üşüyerek hocama bakıyordum ki ''kukla oğlum'' dedi.
tanıdı.
tanıdı beni...
çuvalı iki eliyle çamurlu toprağa bırakıp kafamı sevdi. sana demiştim, hatırlıyor musun dedi. neyi hocam dedim. okumazsan başına çok şeyler gelir, hayat seni mahfeder demiştim hatırladın mı dedi, evet hocam hatırladım derken çuvalı tekrar eline almaya çalıştı. tebessüm ediyordu. sırtlamasına yardım etmek için arabadan inip eğildim. eğilirken ağaçlık alandan tarık ve 5-6 kişinin çığlık çığlığa koştuğunu gördüm. hepsi iki eliyle hayalarını tutuyor ve inleyerek ağlıyordu.
şaşkın gözlerle olayı anlamaya çalışırken öğretmen çoktan çuvalı kaldırmıştı. sıçar pozisyonda kalakaldım. şoktaydım. kalabalığa doğru bakarken '' kukla yukarı bak oğlum '' sesiyle irkildim. titreyerek kafamı hafifçe yukarıya doğru kaldırdım. matematik hocam halterci gibi çuvalı havaya kaldırmış bana bakıyordu. yüzüme gelen yağmur taneleri görüşümü kıssa da çuvalın yavaş yavaş eğildiğini gördüm
ve oha amk.
pıtır pıtır kafama yaraklar düşmeye başladı. lan ne oluyordu burada?
ahaha nihaha diye gülüyor, gülerken de çuvaldaki tüm yarakları üzerime döküyordu. meğer çuvalın içinde şişe değil sik varmış. tık tık tık her biri beynimi sikiyordu. salladıkça salladı çuvalı. son yarakta alnımın kıyısından sekip yere düşünce, elimle yüzümü sildim ve '' bu nedir ya ' dedim.
hoca tam cevap veriyordu ki uyandım.
*
böyle bi rüya gören yazardır.
sevgili arkadaşlar rüya tabirlerinden anlayanlar varsa bana ulaşmasını rica ediyorum. cidden anlamı ne bunun? 3 gecedir eli çuvallı bi şekilde geliyor çünkü. lütfen yardım ediniz. lütfen...
''başından sekenlerin hepsinin yere düştüğüne emin misin '' diye soru soruldu. şakanızı sikim sizin. yahu gerçekten bu çok önemli bi mevzu.. hırsımdan noel babaları hoplatacam ben. o dereceyim...