Lavabodaki kanı seyretti biri
Ateşi seyretmeyi severdi çocukluğundan beri
Kızıl kızıl yalazlanmasına hep baktı
Bu illet de herhalde oradan aktı
Kırmızıyı sevdi
Hayal bazen bir evdi
Bazen de bir sokak
Şu vardır ki yalın ayak
Çok gezdi tarlalarda
Bilir üzümün asmada yetiştiğini
Ve hatırlar özden su içtiğini
Bu şairin çocukluğudur
Belki de şiirin abukluğudur
Şu olay ise yeni, kan süzüldü burnundan
Gönül isterdi ki bir kavgadan
Ya da anlı şanlı bir cihattan sonra
Elleri baruttan daha kara
Omuzları stalinden daha dik
Vücudu yara ve çizik
O zaman görseydi kendi kanını
Hiç ziyan etmeden o anı
Cılız vücudunda zaten kalmış iki damla
Döküleceksen dökül ey! Damlayacaksan damla!
Durup duruken, hiçi hiçine
-tüküreyim kafiyenin içine-
Burnum kanadı dostlar diyeceğim bu
Şiir şiir diye kafanızı şişirdiğim
Burnum kanadı o kadar.
Önce su gibi akışkan
Ve şarap gibi kırmızı
Şarap ne demek,
Domates gibi işte
Sonra pıhtılı
Kan gibi anlayacağınız,
Kan, kan gibi akıyor.
Toplumsal mesaj da vereyim,
Şiirin bittiği belli olsun.
Mesele kan akması değil.
Vücudum şerha şerha yarılsa
Ya da koca bir dünya kan ağlasa da,
Mesele kanın akması değil.
Nasıl aktığı da önemsiz
Neden aktığı
Ve kimin için dökülüyor kanımız.
Bütün mesele budur.