bir şey değişmiyor.
sen sadece babanı, evladını, kardeşini, eşini, abini, amcanı, o çok sevdiğin, değer verdiğin yakınını kaybetmiş oluyorsun. bu siktiğim dünyasında gözlerini kapatana dek hayatında hep bir eksiklik oluyor, aradan 40 yıl geçse de içindeki yangın sönmüyor.
peki sonra?
sonra senin ülke sınırlarına sokmamak için canını feda eden abini, babanı, kardeşini öldürenler törenlerle, davullarla, halaylarla ülkeye giriyor ve hüküm giymiyor. hatta bazılarına sahip çıkılıyor.
işte, hayatının geri kalanını eksik yaşamak değil de esas o koyuyor adama. ben böyle bir olay yaşamama rağmen aşırı derecede rahatsız oluyorken, bunu yaşayanların hislerini tahmin etmek çok güç değil.
gaziler için de durum pek farklı değil aslında, ülken adına kolunu, bacağını ya da herhangi bir uzvunu kaybediyorsun. çatışmaların psikolojik etkileri de cabası. peki sonuç? devlet sana 350 liralık yardım yaparken, ne olduğu belli olmayan suriyeli mültecilere 800 lira dağıtıyor. tek kol, tek bacakla da yaşanır elbet ama onlara yapılan bu saygısızlıkla ne denli yaşanır, bilemiyorum.
her neyse işte, sonuç olarak şehit ya da gazi yakını olunca hiç bir şey değişmiyor. sen kaybettiğinle, kendi acınla kalıyorsun.
bazıları da suriyeliler, mısırlılar için gözyaşları döküyor. senin devletten almadığın tüm yardımları onlar fazlasıyla alıyor.
geriye de denecek tek bir şey kalıyor sana;
vatan sağolsun.