mimarlık bölümünü kazananlara tavsiyeler

entry26 galeri
    17.
  1. herkesin bölümü kendine zor lakin şimdi mimarlık bölümü neden en zor onu anlatalım (buradan sonrasını mimar adayıysanız okuyun. kendi bölümüne kolay denildiğini düşünüp savunma yazmak amaçlı okuyan ego manyaklarıysanız sizi başka bir entye alalım lütfen)

    peki gelelim mimarlık niye herkes için zor?
    mimarlığın yükü dersin anlaşılmasında ve türünde değil. ödev /proje yükünde olduğundan ameleliği fazladır. mühendis adam (proje ve tasarım bazlı dersler haricinde)eğer sayısal zekası bolsa, akışkanlar mekaniğini anlarsa eve gider fosur fosur uyur. tıpçı adam fotografik hafıza ve normal bir anlama yeteneği varsa sayfalarca okur ezberler komiteye girdiğinde ne kadar çalıştıysa o kadar kazanır. ama mimar insanının böyle bir şansı yok.çünkü herkes için iş yükü aynı ve çok fazla. yani nasıl desek tasarım yaratıcılık tamam bunlar gerekiyor ve fark yaratmanızı sağlıyor. ama ne kadar yaratıcı olursan ol o eskizi çizme süren, o maketi yapma süren değişmeyecek. hatta çok yaratıcıysan genelde uzayacak. bu da mimarlık öğrencisini üniversitenin en inek insanı yapıyor direkt. zehir gibi zeki olsan da bir fizik öğrencisi mesela zekasını kullanarak çalışma süresini yarıya kadar düşürebilecekken sen istersen einstein ol o süre değişmeyecek.
    bunu bir duvar ustası olmaya benzetebilirsin , el emeğiyle vücut emeğiyle yapılan bir iş var ortada. o duvara 100 tuğla taşınıp örülecekse miktar 100 tuğladır. istersen ustaların en kıyağı ol o tuğla sayısını azaltamazsın. hızlı çalışarak zamanı kısaltabilirsin bu da yine yeteneğe değil tecrübeye bakar. yani ilk sınıftayken 10 saatte çizdiğin bir şeyi meslek hayatında 2 saatte çizebilirsin. ama iş yükü değişmez sadece senin hızın artar. kapiş?
    bir de mimarlıkta 'future unpredictibility ' gibisinden bir olay var. o da şu oluyor. proje dersi hariç mühendis adamın ne kadar soru çözerse ne kadar not alacağı belli ,tıpçının ne kadar çalıştıysa o kadar not alacağı belli. ama sen bir mimarlık öğrencisi olarak piyango oynayacaksın.onlar klasik fizik evreninde determinist yaşayabilir sen kuantum takılacaksın buna hazır ol.(böyle söyleyince havalı geldi di mi yerler seni , aslında söylediğim berbat bir şey tahmin edilemezlik ve buna her gün katlanmak, akıllı adam işi değil)
    100 saat emek verdiğin ve sana harika görünen bir proje dd alırken 40 saat emek verdiğin ve baştan savdığını düşündüğün bir proje ba alabilir. bunun nasıl olacağını kestiremezsin. genel olarak tüm sanat bölümlerinde böyle bir olay vardır.
    bir hoca size ne yapmanız gerektiğini , estetiğin , dayanıklılığın, kullanışlılığın ne olduğunu asla tam olarak aktaramaz. bu terimleri sürekli sayıklayabilir ama her cümlesinde geçen bu şeylerin bir yapıda nasıl oluşacağını somut olarak anlatamaz. çünkü özellikle estetik anlatılabilen bir kavram değildir. kişiye özgüdür. yani tutarsızlık diz boyu. sizi bir dereceye kadar sanatla ilintili bölümlerde okuyan insanlar anlayabilir. mesela sinema bölümünde okuyan bir insan çok iyi anlar sizi. kendisine bir filmdeki estetik ve görsel öğeler hiç anlatılmadığı halde sınavlarda film yorumlaması, senaryo yazması ve ilerleyen aşamalarda film yapması beklenir. ama sinemacıların ödev proje yükü olmadığından bir noktadan sonra onlar da anlayamaz. en iyi konservatuar öğrencisi anlar sizi. onun da çalışması gereken bir eser ustalaşması gereken bir enstrüman olduğundan zihinsel değil eylemsel yorgunluk getiren bir bölümde olma olayını ve estetik algısının öznelliğini anlayabilir.
    bu sebeple ev arkadaşı oda arkadaşı filan olursanız mühendislerle tıpçılarla iibf tayfasıyla asla laf dalaşına girmeyin, mesleğinizi anlamalarını beklemeyin siz de onlarınkini anlamayacaksınız. sidik yarıştırmayın işinize bakın, zaten mimar adayı olarak bırakın tartışmayı duş almaya bile zamanınız olmayacak bazen.bu arada arkadaşlarınız neden bu kadar önemli? çünkü çoğu zaman bir çift fazla el gerekecektir size. anlayışlı, yardımsever ve samimi ev arkadaşlarınız olmazsa çile ikiye katlanır. siz onca yükün altından kalkmaya çalışırken yine lego mu oynuyosun diyen bir kazma sizi o yorgunlukla nasıl etkiler tahmin bile edemezsiniz. ama ağladığınızda teselli eden, bölümü bırakma aşamasına geldiğinizde özgüveninizi yinelemeye çalışan, sizin için internetten sayfalarca mimari araştırmalara girişen, projenize gerek tasarım gerek yapım aşamasında bir el atmaya yardımcı olmaya çalışan, maket bıçağıyla yaralandığınızda gecenin 3 ünde acil servise sizi götürüp sonrasında maketinizi anlattığınız şekilde tamamlayan bir kişi sizin için hayati önem taşır. mümkünse ev arkadaşlarınız mimar olmasın çünkü işleri başından aşkın olursa, hele bir de aynı bölümdeyseniz ikiniz birden batabilirsiniz, rekabetiniz düşmanlığa doğru evrilebilir , evi tam manasıyla bok götürebilir, 3 tane bulaşığı yıkamaya yıkamaya evde bir tane temiz bardak dahi kalmayabilir(tam tersi de olabilir ama risk almayın)
    son olarak, aşırı derecede sakin, rahat (umursamaz değil), mutlu, pozitif bir insan değilseniz tam aksine histerik, negatif, depresif, manik, tutarsız, coşkulu olan bir insansanız ve bu yüzden sanatçı olmalıyım işte ben diyorsanız hiç mi hiç bulaşmayın. sanatçılar kafalarında hiçbir sorunu barındırmadan işine odaklanabilen, güzellikten mutluluktan keyif alan insanlardır.hele ki mimarlık eğitiminin altından kalkmak, egonuzu jurilerde yerle bir edip ertesi günki derste yeniden sizi ego manyağı eden hocalarla uğraşmak, o kadar çok çalışmaya rağmen elde ettiğiniz ürünün değersiz bulunması kaldırabileceğiniz bir şey değilse yol yakınken dönün. illa ki sanatçı olacaksanız ailenizi dinleyin 'hobi olarak yap'ın . zaten günümüz türkiyesinde mimarlar sanatçı olmayı bırakın mimarlık bile yapamıyor tam anlamıyla. çizim teknikeri , şantiyede kontrolcü vs. olacaksınız. yani büyük bir üniversiteye gidip o muhteşem resim yeteneğinizi açılan seçmeli sanat dersleri ve kluplerde kullanmanız daha yararlı olabilir. zaten bir şeyi meslek haline getirdiğinizde ondan soğursunuz genelde. bir iş için ve mecburi olarak tasarım yapmakla evde oturup kendi kendinize proje üretmeniz bir haftasonu doğa gezisinde kozalak toplayıp evde bilimim araç gereç haline getirmeniz aynı şey değil. zevk için değil mecburiyetten yapacaksınız bu işi. metafor yapmak gerekirse mesela bir tarafta o çok sevdiğiniz insanla seviştiğinizi düşünün bir diğer taraftaysa fahişe olduğunuzu. hangisinden zevk alırsınız? mimarlık fahişeliktir, jigololuktur. sanatınızı , fikirlerinizi, çok mahrem çok hassas hislerinizi bir binaya aktarmak ve bunu satılabilir pazarlanabilir bir ürün yapmaktır mimarlık. fahişe olmayın , hala sevişmekten zevk alabiliyorken. gidin domates yetiştirin ama sanatınız hobi olarak kalsın. piyasaya düşürmeyin.
    tavsiyem bu kadar şimdilik.
    dipnot: mimar veya mimarlık öğrencisi değilim. bu yazının nedenini sormayın karmaşık biraz.
    5 ...