demokrasi çelişkisini ortaya koyar ve ilacını da verir bu mottomsu şey. demokrasinin, çoğunluğun azınlığa tahakkümü olduğunu söylediğimizde yanlış bir şey söylememiş oluruz sanıyorum. kaldı ki kitaplarda çizilen demokrasi tablosuyla reelde yaşanan demokrasi birbirini ne kadar yansıtıyor, tartışılır. bunun yanına, gladio, kontrgerilla, dış istihbarat, iç istihbarat, devletin resmen seri katil tutarak istediğini öldürebilmesi gibi kavramlar ve durumları da ekleyince, seçimlerin sadece ama sadece bir çeşit fikirsel mastürbasyon olması olasılığı akıllara gelir.
evet, 21. yüzyıl insanı neyi seçerse seçsin, bir organizmaya, topluma bağlanmış; topluma bağlı olmak zorunda bırakılmış. en yakın zamanda, kendine hiç iyi bakmayan bir bireyin vücudunun çeşitli organlarında verilen alarmlar gibi alarmlar, toplumlarda da başgösterecektir; hatta göstermeye başlamıştır bile.
demokrasi hiçbir zaman amaç olmamıştır; hep araçtır. dolayısıyla evet, ben herkesin kendi yaşam biçimine müdahalede bulunacak kadar sivrilmiş idarecileri seçme konusunda aynı ustalıkta olduğunu düşünmüyorum. vatandaşlık martavalı, yukarıda açıkladığım sebeplerden dolayı, bence geçersizdir. tek gerçek vardır, o da bireydir.