işim gereği türkiye'de önde gelen bir fransız firmasında çalıştım bir dönem.
ve o fransız firmasında, iş arkadaşlarımın çoğu galatasaray lisesi mezunuydu.
fransızca'dan dolayı.
galatasaray liseli envai çeşit insan tanıdım.
öncelikle galatasaray lisesine saygı duyduğumu belirtmek isterim.
bir nevi mason locası gibi. birbirlerini aciyip tutuyorlar.
bakın asla mason locası demedim, gibi dedim.
bu birbirlerini tutmalarını acayip takdir ettim hep.
bizim önünde düğme iliklediğimiz müdüre, bilmemne bey diye hitap ettiğimiz müdüre, gs liseli ofis arkadaşım "abi" diyordu.
neymiş, sırf aynı lisedenmiş diye. onlarda kültür buymuş. üstlere abi derlermiş.
keşke ben de böyle liseden mezun olsaydım, bu derece kuvvetli bir aidiyet duygusu duysaydım, o ayrı.
öze gelecek olursak, bu çevremdeki gs liseli arkadaşlarla futbol da konuşuyorduk elbet.
ve hemen hemen hepsi, ama istisnasız hepsi, galatasaray kulübünün kendi liselerinin takımı olduğunu, liseli başkan dışında bir başkan tarafından yönetilmelerinin olanaksız olduğunu-ki o zaman başkanları adnan polat tı- ve hatta galatasaray'ın lise dışında bu kadar popüler olmasını, bu kadar büyümesini, bu kadar taraftara sahip olmasnı istemediklerini söylerlerdi.
şaşırırdım.
ama gayet ciddilerdi. adamlar bu kadar halka inmek istemiyorlardı.
kim ne derse desin, bu bir efsane değil, bizzat yaşadığımdı. kimse de yaşadığımdan ayrı, başka bir şeye inanmamı beklemesin.
işte galatasaraylı olmak budur benim gözümde.
bir lise takımının, eğer liseli değilseniz, istenmeyen taraftarı olmak.
o liseden değilseniz, çok ta önemli değilsiniz gs'li olarak.
hatta olmasanız, onlar için daha iyi.
çok halksınız onlara göre. zira halk fener'i tutar, bjk'yi, ama gs liselerinin takımıdır.
şimdi mutlaka bazıları çıkacak buna itiraz edecektir.
gs başarılarından sonra artık halk takımı oldu diyecektir.
ben sadece anılarımı paylaştım. yaşadıklarımı.
gs liseliler olayı öyle görmüyor maalesef.
gs liseliler gözünde, takımın sahibi liselilerdir, liseli olmayan taraftar üvey evlattır, olmasa da olurdur.