bomonti ve fındıklı kampüsü hariç bir adet konservatuarı ve balmumcuda bir adet güzide sinema-tv merkezi de olan, şekil ve etiket meraklısı tiplerin 'yaa keşke bizim kampüs de fındıklı olsaydı iğrenç böyle bina filan' diye serzenişlerde bulunduğu okul.
be adam gelmişsin 20 yaşına, bölümünü seçmişsin, okuyosun işte iyi kötü sanki binanın tapusunu alıp satışa mı çıkarıcaksın , sana ne? olay fındıklıysa yılda 5-10 kere git kartını göster gir takıl orada zaten kampüsler arasında çok mesafe de yok (ayrıca bir süre sonra sıkılacağını ve o deniz analarıyla dolu iğrenç yosunlu denize bakmanın manasızlaşacağını ve gelen balık kokusundan bıkacağını garanti ediyorum) . sonradan görmeliğin deniz versiyonu mudur nedir deniz manzaralı üniversite aşkı?
napıcaksın sen denizi? adam sanki antalyada 5 yıldızlı otel seçiyor denize yakın olsunmuş. veya barbaros hayrettin paşa, boğazdan açılıp italyaya sefere gidicek sanki.
işte okulun estetik düşkünüyüz sanatçıyız entellektüeliz diye geçinen çakma hippi yarı devrimci nostaljik rockçı ne idüğü belirsiz tayfasının halini gözler önüne seren bir şey de bu fındıklı takıntısı. şahsen okuduğum bölümün yeterli laboratuvarı, asistanı ,hocası ve uygulama atölyesi, malzemesi, düzenli ve havadar derslikleri, temiz bir binası vs. varsa denizin dibinde de olmayıversin sorun değil diye düşünüyorum. o zaman ankarada üniversite okuyanlar toptan ölsün bak. bilkentmiş odtüymüş deniz yok hacı burada biz en iyisi okulu bırakıp istiklal caddesinde evsiz takılalım belki deniz görürüz diyerek istanbula yerleşsinler. gerçekten şekilsiniz. evet.
tamam sakinim tamam.
