hem öğretmenin hem de öğrencinin de savsaklaması sonucu başa gelendir. öncelikle yapılması gereken öğrenciyi motive etmektir bana kalırsa. çünkü hevesi olmayan öğrenci bir şekilde başarılı olamıyor. başarılı olamayınca da klasik türk bahanelerinden olan: "abi dile yatkınlığım yok benim" ortaya çıkıyor. öyle bir şey yok kardeşim. ingilizce gibi bir dili eşşekler bile öğrenebilir. yeter ki doğru şekilde motive ol ve doğru bir çalışma rotası izle. ben hep dil öğrenmeye hevesli bir insandım. yani motivasyon konusunda sıkıntım yoktu. lakin öğretmenlerim her zaman başarılı değillerdi. işini sadece yapmış olmak için yapan insanlardılar. yine de beni kurtaran bu hevesim ve lise öğretmenim oldu.
şimdi öncelikle yea biz gramere önem veriyoruz ondan olmuyo gibi bir bahane kabul edilemez. hiç bilmediğin bir dil için tabi ki gramere ağırlık vereceksin. bir dilin kurallarını bilmeden o dilin günlük konuşma kısmını nasıl kullanabilirsin ki? gramer ingilizce öğrenirken önemlidir. öncelikle kuralları öğreneceksin ki zaten hakikaten de 8 sene boyunca öğrencilere sadece gramer öğretiliyor bizde bu kısım yanlış işte. grameri kaptıktan sonra kelime haznemizi genişletmemiz gerekiyor. kelime çalışmaları için özelleştirilmiş kaynaklar materyaller bolcana mevcut. çeşitli hatırlama tekniklerini de kullanarak kelime haznesi genişletilebilir. burdan sonra ise bol miktarda okuma yapmak faydalı olacaktır. öğretmenin öğrenciye doğru materyalleri önermesi gerekli ve geri kalanı da artık öğrenciye kalıyor zaten. okuma parçaları kolaydan zora, basitten karmaşığa gidecek şekilde olursa gayet uygun olacaktır. alacaksın kardeşim okuma parçalarını, bir de eline sözlük, bir sürü parça okuyacaksın. parçadaki bilmediğin kelimeleri çıkaracaksın, sonra o kelimelerin cümlenin gidişatına göre hangi anlamlara gelebileceğini düşüneceksin önce. bu faydalı bir egzersizdir. baktın olmuyor sözlükten devam edeceksin. bu okuma egzersizi emin olun öğrenme sürecinize inanılmaz ivme kazandıracaktır.
yukarıda anlattığımın üzerine yazma alıştırmaları yapmanız gerekiyor. çünkü konuşurken adamakıllı cümle kurabilmeniz için öncelikle cümle kurma konusunda hatalarınızın daha kolay düzeltilebileceği kağıt gibi bir platformda antrenman yapmak daha mantıklı geliyor bana. ya ben hiç yazamam diyenlerin bile yazabileceği makale şablonları var ingilizcede. en basitinden bir şablonu ele alacak olursak önce ana fikrinizi destekleyen 3 argüman bulun ve bu argümanları tanıtan 2-3 cümlelik bir giriş, her argümanın arkasından 3 tane destekleyici örnek cümle ve bu 3 argümanı özetleyen iki cümlelik sonuç ile çoktan bir makale yazdınız bile. bu tip yazma alıştırmaları size cümle kurma konusunda yardımcı olacaktır. çünkü benim gördüğüm kadarıyla bizim insanımızın konuşurkenki en büyük eksiği cümle kurmada sıkıntı çekmeleri. yani gramerleri var tamam, kelime hazneleri de fena değil ama cümle kuramıyorlar. bence bunu da ancak bu şekilde yazarak geliştirebiliriz. tabi buna ek olarak omegle da falan da vakit geçirmenizin faydası olacaktır. sonuçta gerçek biriyle konuşmanın daha doğrusu yazışmak kendi kendine yazmaktan daha iyidir herhalde.
şimdi tabi ki ingilizce öğrenmemizin amacı iletişim kurabilmek. e iletişim de iki taraflı olduğu için öncelikle karşı tarafın ne dediğini anlamamız gerekiyor. eskiden film/dizi/müzik/ses kaydı paylaşımı bu kadar kolay olmadığı için işte kasetler, ne bileyim sonraları artık cd ler filan veriliyordu kitaplarla birlikte. ama artık her şey internette mevcut. yani dinleme aktivitesini gerçekleştirmek için sikko sikko kaydedilmiş kasetleri dinlemek zorunda değiliz. bu kısımda artık dizi film izleyerek, ne bileyim anlayabileceğiniz türde müzikler dinleyerek filan söylenileni anlamaya çalışmanız lazım. sanırım dizi/film izlemek en basidi. örneğin ben lost'taki sayid'i çok severdim çünkü o zamanlar bi tek o herifi anlayabiliyordum. my name is sayid jarrah. eheheh. önce türkçe altyazılı başlayıp, kendinizi hazır hissettiğinizde ingilizce altyazıya geçip, ooo oluyor galiba dediğinizde ise altyazıyı bırakarak kendinizi geliştirebilirsiniz. tabi bu sadece dinlemenizi değil kelime dağarcığınıza da katkı sağlamalı. yani ben south park'tan çok güzel küfürler öğrendim diyebilirim. bir tek küfür değil tabi ama izlerken duyduğunuza iyice dikkat edip aklınızda tutarsanız size oldukça fayfası olacaktır.
tüm bunları yaptıktan sonra artık iş konuşma evresine geliyor haliyle. bundan kelli yapmanız gereken kendinize güvenip konuşma alıştırmaları yapmanız. etrafınızda yabancı yoksa kendi yabancınızı kendiniz yapın. arkadaşlarınızla ingilizce konuşun, ne bileyim omegle'da falan takılın işte, chatroulette çok dalga var insan görmekten sıkılıyor bir noktadan sonra. burdan ötesi artık size düşüyor. konuşacak birilerini bulmanız lazım. özetle practice makes perfect. konuşmazsanız, yazmazsanız, izlemezseniz unutursunuz.