hazmetmeyi öğrenemeyen taraftarlar için de yüz kızartıcı geçecek maçlardan bir başkasıdır bu maç.
sporu, amacını ve sonucunu ne şekilde idrak edildiğini bilmediği sürece insanlar (taraftar olanlardan bahsediyoruz) deplasman seyircisi hayal olur bu memlekette.
95 mi 96 mı ne tam hatırlamıyorum seneyi. eşek sıpası olduğum dönemler. toplanmışız beşiktaş maçı var diye. önce tofaş sas maçına götürmüşler bizi otobüslerle. bursa'ya ilk gidişimiz değil. tofaş sas beşiktaş maçı öğlen oynanmış, akşam da bursaspor beşiktaş maçı olunca birkaç otobüs daha ayarlanıp öyle gidilmiş maça.
tofaş sas dediğin de o dönemlerin bursaspor'u gibi. ligin tozunu attıran cinsten bir takım. sonucunu hatırlamıyorum da epey çekişmeli geçmişti maç.
bursa taraftarı -mealen tofaş sas- epey kızmıştı bizim eğleniyor oluşumuza. maç sonrası fazla hır gür çıkmadan atatürk stadı yanına yol almıştık. otobüslerin yakınında kapıların açılması için bekleşiyoruz. birden karşıdan bir grup belirdi. rahmetli optik başkan öne çıkıp "ufakları atın arka tarafa" demişti. lan noluyor diyordum kendi kendime. daha önce de deplasmanda kavga olurdu, görmüştüm, yaşıtlarımızla ağız burun yaka paça kendi halimizde dalaşırdık da optik böyle söyleyince bi bok vardı kesin. beşiktaş taraftarı bir cephe gibi dizildi. bursa taraftarı da karşımızda. pilot kamerası olsa da gösterse. tıpkı meydan muharabesi yapacak 2 ordunun birlikleri gibi. karşıdan küfürlerin havada uçuştuğunu duyabiliyoruz. optik başkan öne çıkıp "arkadaşlar, 1. bursa meydan muharebesine hazır olun" dediğinde de pek bi sik anlamamıştım açıkcası. sopa falan neyse de birinin omuzuna satır indiğini gördükten sonra futbola, deplasmana bakışım değişti.
ilerleyen yıllarda bu olay hep gözümün önüne geldi ve daha da çok düşündüm. futbola, deplasmana karşı bakışımda keskin bir noktası var neticede.
bir futbol takımı nasıl bir psikolojiye sokar ki insanı tutup karşısındakine öldürme amaçlı satır(!) sallatır insana. yani ne bileyim bunu hiç anlayamadım.
futbol zevk, keyif, eğlence işiydi lan. ne satırı mınakoyim. ha küfür ufak tefek itişme sözlü sataşma oluyor. yakın arkadaşlarınız içerisinde hiç mi farklı takım taraftarı yok, onlara hiç mi istihza eylemediniz ya da tam tersi. yenersin yenilirsin dalga geçersin ya da geçilirsin. çok çok olayın sıcaklığında 2-3 gün sürer ve biter gider. lan bu neyin kan davasıdır yıllar yılı bitmek bilmeyen?
bursa'da formayla dolanabiliyorsun ama maç varsa hayat sana zindan. niye lan? ne yapmış bu insanlar size bi açıklayın lüften. hayır bu kan davasını sürdürmenin maksadını anlayabilsem, bi hidayete ermiş gibi hissedeceğim kendimi.
en iyi döneminde bursa avrupa'da fırtınalar estiriyor, ligin korkulacak takımlarından biri oluyor ve giden takımda bir psikolojik etkinlik bırakıyor. olması gereken bu da, olm ben bursa'da maç olduğu gün sizi topçular feribot iskelesinde beşiktaşlı bekletecek ne oldu diye gerçekten merak ediyorum.
valla tırstığımdan değil, normal bir beşiktaşlıdan çok gelip gittim bursa'ya. bursasporluların arasında maç da izledim şampiyon olduğunuz sene.
işler sizin adınıza iyiyken tık yok, işler sizin adınıza iyi değilken bu vur kır parçala anasını sik muhabbetinin kaynagı nedir aga?
ha demiyorum ki bizim deplasmancılar sütten çıkmış ak kaşık, hepsi beyoğlu beyfendisi kıvamında insanlardır diye.
lakin her takımın deplasman tayfasının genel karakteristik özellikleri bizim takımda da, x,y,z takımında da aynıdır. yolda giderken coşulur. durular yerler az buçuk talan edilir yağmalanır, sonra maça gidilir. karşı takım taraftarına tezahürat küfür edilir. maç izlenir az buçuk bu esnada. sonra yenilirseler sessizce, götün götün otobüslerine dönerler, yenerlerse o azınlık keyfini çıkarmak için tezahüratlar, küfürlü tezahüratlar havada uçuşur. bizde biraz işin doğası bu olmuş durumda.
bitti gitti mınagoyim sonrası.
pardon, bursaspor taraftarı o şekilde bırakmıyor. kapıya kadar geçirelim(!) diyor ve topçular feribot iskelesine kadar olaysız göndermiyor geleni.
bu muhabbeti bursaspor taraftarı üzerinden irdeledim. günün birinde sakarya'ya gitmiştim trenle. tren gar'a girerken sakarya taraftarı vagonları bildiğin taş yağmuruna tutmuştu ebabil kuşları misali. megerse kocaelispor'la maç varmış o gün. trende bulunan alakalı alakasız herkes n'oluyor mınakoyim demişti.
bizim taraftarın yaptığına dair birşey anlatmıyorum çünkü rakip tarafından bakmadım hiç olaya. demiyorum ki yani biz çok temiz taraftarız.
kendi adıma iyi bir taraftar profili çizebilirim. kavgayla gürültüyle işi olmayan biriyimdir. beşiktaş benim için büyük bir değerdir lakin bok yoluna gitmemi gerektirecek derecede değildir. sizi bilemem ama yaşayacak bir hayatım var. ortada bir sebep yokken salt taraftarlık olgusu altında birinin beni darp etmesine, yaralamasına ya da öldürmesine sebep verecek derecede salak değilim. bunu bir başkasına da yapacak değilim.
takımı bize üstün geliyor diye gidip niye adamı döveyim lan. ruh hastası mıyım?
kendi takımımı sorgularım. niye yenemiyoruz, niye başarısız oluyoruz diye.
ezcümle, karşılıklı inat yüzünden her iki takım taraftarının da deplasmana gidemediği maçlardan bir başkasıdır. dileğim ki son olmasıdır.