ben bu soruya hep ''bilmiyorum'' diye cevap verirdim küçükken. adam annemle tanışıp, evlenme döneminde sadece bir ara havaalanında çalışıyormuş. bildiğimiz tek düzenli işi o yani. bir yıl falan sürmüş o da.
sonraki çalışma hayatı birilerini dolandırmaktan, borç yapmaktan, borçları da anneme ödetmekten ibaretti. sonra ayrıldılar zaten. elektrikle ilgili bir şeylerle uğraşıyormuş ama. yeteneği, ilgisi o yöndeymiş. yeni kurulan bir otelin tüm elektrik tesisatını almak gibi şeyler işte. sonra teknolojiyi kullanıp internet üzerinden milletin banka hesaplarını falan gümletmiş bir ara. kuzenim söylemişti.
şu an ne iş yapar hala bilmiyorum mesela. bir dolandırıcılık şebekesinin başında olabilir. ne bileyim hükümet desteğiyle inşaat işine girmiş olabilir. silah ya da uyuşturucu kaçırıyor olabilir. yapıyordur mutlaka bir şeyler. yolunu her zaman bulur. senin benim hayatımız boyunca çalışıp kazanacağımız miktarı bir hafta demeden bulur. voleyi hep çok sağlam vurur çünkü dehşet zekidir ama akılsız olduğundan ne o parayı tutabilir ne düzenli bir hayat kurabilir.
her şeyi diliyle halletmesi ne garip. edebiyat parçalamak denen hadisede ben babamdan yeteneklisini görmedim, duymadım. yüz kişiyi öldürse, suçu sabitlense, adamdan tiksinerek konuşmaya başlarsın, konuşma bitişinde ''ver o mübarek elini öpeyim. haklısın abi'' dersin. dolandırmak isteyip de dolandıramayacağı bir insan, ancak kendisinden birkaç gömlek üst bir dolandırıcı olabilir. düşman başına bir adam yani. karşısına çıkacaklara üzülürüm.
neyse işte, ben hep ''bilmiyorum babam ne iş yapıyo'' diyordum. bir gün öğretmenlerden birisi anneme konuyu açmış. o günden sonra annemin ısrarıyla, bu soruyu ''serbest meslek'' olarak cevaplamaya başladım. ''bilmiyorum'' deyince, piçmişsin gibi bir anlam da çıkıyor çünkü.
en son üniversitede bir hoca sormuştu. böyle sırayla söylüyor herkes. ''bilmiyorum'' desem olmayacak, daha birinci sınıftan adımız piçe çıkacak. ''dolandırıcı'' desem, dalga geçer gibi, olmaz. ''serbest meslek'' desem olmaz, herkes bunun boş gezenin boş kalfası demek olduğunu biliyor. ''babam öldü'' dedim ben de. ''öldüyse öldü kardeşim, ne iş yapardı sen onu söyle'' demeyeceği için kimse, o şekilde yırtmıştım. tanımadığım insanlar muhabbet arasında sorduğunda da aynı taktiği kullanırım hep. ama yerine göre değiştirdiğim de oluyor. mesela bir dolmuşta tek ben kaldıysam, şoför gereksiz sorularının arasına babamın ne iş yaptığını sıkıştırırsa, babam polis olur. ev tutarken, depozito, hava parası, ortak zart zurt parası bilmem ne kazıklayacak bir ev sahibiyle karşılaşırsam babam savcı olur. hatta bir keresinde cami imamı olmuşluğu var babamın ama o çok uzun hikayedir. öyle yani. duruma göre, işime hangisi yarıyorsa o işi yapıyor olur. zaten kendisi de aynı taktiği kullandığından, yalana çok girmiyor.