bir intikam filmi değil, bizzat sinemayı intikam aracı olarak kullanan bir film oldboy. izleyiciye karşı kurulmuş bir tuzak, bir komplo hatta. sınırları aşan, kuralları(ahlak?) hiçe sayan bir cesaret timsali. klişelere hapsolmuş, etkinkiğini-geçerliliğini yitirme noktasına gelmiş sinema anlayışında bir devrim ve ne mutlu ki amerikan sinemasına atılan fiyakalı bir tokat. hiç umulmayan bir yerden hem de: güney kore'den.(legal tanım bu son cümle olsun; güzellemeden azade.)
şeytani bir zeka ürünü. örneğine çok az rastlanan bir senaryo var ortada. referansları, göndermeleri sağlam. soruları apaçık, net. her daim karakterle özdeşleşme eğilimindeki izleyiciyi yerden yere vurmak için ustalıkla planlanmış. iyi-kötü, haklı haksız birbirine karışmış. çelişkiler, zıtlıklar dizboyu. aksiyonun sürükleyiciliğine kapılmışken bir yandan da düşünsün izleyici düşünebilirse artık: nedeni bilinmeyen 15 yıllık bir hapis, işkence, halusinasyon, hipnoz, intikam, intihar, iktidar...en sarsıcı olanı ya da: ensest ilişkide aşk?
izleyenler mutlaka dikkat etmiştir: şiddet sahneleri, tarantinovari bir yapaylıkla değil gerçekçilikle işlenmiş. ensest ilişki sahneleri özellikle estetsize edilmiş ve tekrarlarla güçlendirilmiş. işkence görüntüleri vivaldi eşliğinde akıyor. sürpriz finalde, hikaye tamamen aydınlanıyor ki, dank etsin kafasına izleyicinin; içi iyice kararsın, dayak yemiş gibi öylece kalakalsın.
"neden peki?" diye soranlar için onu da açıklıyor film, diyalogların birinde ve tam da olması gereken bir vurguyla: "güldüğünde bütün dünya seninle güler. ağladığında ise hep yalnız ağlarsın" (sen de dahilsin buna ey izleyici!)