bütün korkularını faşizme ihale etmek gibi mürteci tavırları oluyor mütemadiyen. neye, kime, ne zaman karşı olacağı belli olmuyor ama ne diyeceği kesinlikle belli: faşist. e ne ki şimdi bu? hayat üzerine söylediği muğlak bir zemin üzerine inşa edilmiş aforizmalarla "yaşam" dersleri vermeye çalışmasına itirazımız yok ama söyledikleri somut araştırmalarla ispat edilebilecek konulara değince bütün büyüsü bozulabiliyor.
seçim sonrası sen bu ülkenin garnitürüsün başlıklı yazısına bakıyorum da bir türlü anlamlandıramıyorum (bkz: perihan mağden mode on). bir tarafta akp'nin seçim zaferini millet vurgusundaki farklılığa bağlayan şerif mardin, diğer tarafta kelimelerden fal bakan ece hanım. faşizmi bachman'ın yaptığı gibi ikili ilişkilerden başlayan bir facia olarak yorumluyor zaar; bu durumda da insanları faşizmle korkutma faşizmine saplanıp kalmıyor mu merak ediyorum. yoksa faşizm yalnızca belli değerleri "muhafaza" ettiğini ifade eden insanların etiketi mi?
aslında kendisi de farkında olanların ama bugüne kadar çizdiği portrenin dışında kalmak istemiyor.(umarım) yoksa devrim yapıp geldikten sonra da dönüp bakardı venezüella'ya.