askerliğini yedek subay olarak yapmış biri olarak maalesef anı anlamında biraz daha kısır bir dönem geçirdik. ama zaten bu anıların fazlası da karşı tarafa zulüm olmaktadır. benim adıma en akılda kalıcı anılardan biri, askeri bir tatbikat esnasında gerçekleşen bir olaydı. 3 aylık subaylık eğitimimizin akabinde askeri araçlarla arazide intikal ediyorduk. gece vaktiydi ve karartma uygulanıyordu. bulunduğumuz kamyonetin ardında otururken arkadaki aracın şoför mahalinden bir lazer tutulduğunu gördük. tatbikatten birkaç gün evvel, grubumuzun en fırlama üyesine değerli bir yarbayımız tarafından kalem şeklinde lazer hediye edilmişti. elbette bu lazeri tutan o olmalıydı. kamyonetimizde yer alan bir arkadaş, komutanımızın talimatıyla uyarmak için araçtan indi ve arkadaki araca yöneldi. uyarmak için giden arkadaş da fiziken burhan çaçan'a benzer minyonlukta biriydi. önce şoför tarafındaki kapıyı açıp, lazer tutan arkadaşa "ne lazer tutuyorsun len, getirtme beni oraya" dedi. karanlıktan sureti seçilemeyen arkadaş "sanane" diye cevap verdi. bunun üzerine sinirlenen arkadaş doğruca diğer kapıya yöneldi. kapıyı açtığı gibi arkadaşı yakasından yakalayıp aşağı doğru çekti ve "gel len buraya" dedi. yaka paça dışarı çekilen arkadaş, ay ışığında kurda dönen adam misali birden parlayıverdi. yalnız parlayan gözleri değil, apoletlerinde yer alan üçer yıldızdı. sonrasında olanları tahmin edersiniz sanırım. o arkadaşın askerliği bitti mi diye merak ediyorsanız, evet evet bitti. şimdi bu hikayeyi bir de ondan dinlemeli. *