mümkünse sadece fare ile oynanan oyunların açılıp, zararın asgari seviyeye çekilmesi hedeflenen zoraki paylaşım hadisesidir. bizler de çocuk olduk ve komşunun bilgisayarı bize de cazip gelirdi. ama bu durum, o zaman bilgisayarın nadir olmasından mütevellitti. bizler de bir zamanlar meraklı misafir çocuktuk. o yıllardan bir anıyı da paylaşmak isterim. disketli oyunların olduğu yıllarda, misafirliğe gittiğim evde yüzlerce disketten oluşan oyun arşivi vardı. tabi bir de joystick bağlı bilgisayar. bilgisayarın sahibi olan kişi -ki yaşça epey büyüktü benden- bir uçak bombardıman oyununu bana gösteriyordu. bana ısrarla uçağın nasıl komuta edildiğini göstermeye çalışsa da, ben gözlerimi ekrandan alamıyordum. uçak, gemiden havalandırılıyor ve bombardımana başlıyordu. sonra bana eğer üç denememden birinde uçağı gemiden kaldırmayı başarırsam bilgisayar da dahil olmak üzere bütün oyun disketlerini bana vereceğini söyledi. blöf mü yapıyordu bilmiyorum ama ne kadar heyecanlandığımı tahmin edersiniz. bir denedim olmadı. iki denedim olmadı. üçüncüde uçak da ümitlerim de suya düştü. ne diyebilirim ki... o kadar yaklaşmışken, sırf dikkatini toplayamayan bir çocuk olduğum için, kendime ait bir bilgisayar için tam 20 sene bekledim. şimdiki çocuklar bunun ne demek olduğunu anlayabilir mi? anne babaları, onların her istediğini almaya devam ettikleri sürece anlayamazlar elbette. ama onların böyle anıları da olmayacak bu da kesin. herşey basit ve elde edilebilir gözükecek onların gözünde. birşeyi haketme, kazanma hayalini bilemeyecekler. yüzlerce oyuncağın kenara fırlatıldığı odalarında, yalnız ve donuk bir çocuk olarak büyüyecekler.