ülkemizde hatırı sayılır bir kesimin inandığı oldukça popüler söz öbeği; kökleri, osmanlı topraklarının batısından başlayan uluslaşma süreci nedeniyle yunanlıların, bulgarların, hırvatların, romenlerin birer birer osmanlıya başkaldırıp kendi bağımsız devletlerini kurmalarına kadar gider; sorun kendimiz için ölümüne bir hak kabul ettiğmiz bağımsız devlet olma hayalini başkaları için hak olarak görmemekle başlıyor; ikiyüzlülük içinde, biz başkaldırırsak ulusal kurtuluş mücadelesi oluyordu adı, "öteki"ler başkaldırırsa "yunan mezalimi", "bulgar zulmü", "ermeni mezalimi"...
sonra da gelsin paranoyalar: bizi kimse sevmiyor, dünya bize düşman, türkün türkten başka dostu yoktur... çözüm: dünya türk olsun! *
bu sözü kimi zaman "iyi" niyetlerle kullananlar da bilmezler ki bu yaklaşım aslında hastalıklı bir zihniyetin dışa vurumudur. sözler doğruysa o zaman çok yazık!
kimileri ise bu sözleri bir çeşit övünme vesilesi bile yapabiliyorlar. bunu diyenler durup bu söz üzerine artık biraz kafa yormalıdır. bunda övünülecek,ercişli deyimiyle şişinecek bir şey yok. tersine ağlanacak bir durumu dile getirmekteyiz, eğer gerçekten başka dostumuz yok ise! ki 'başka dostumuzun olmadığı' doğru değil ama hastalıklı radikal grupların dışında da buna inanan ciddi bir kesimimiz var. buna inanmakta tamamen haksızlar mı? tamamen değil elbette! coğrafyamızda geçmişte yaşananlar, yer yer bizleri bu egosu şişik ve dengesizlik katsayısı yüksek teze inanmaya zorluyor.
planlı yazdırılmış resmi tarihimiz, bu teze malzeme sağlamak için özel olarak hazırlanmış gibidir. oysa fatih sultan mehmet, imzasını "diyar ı rûm padişahı.." diye atarak roma imparatorluğu'nun devamcısı olduğunu vurgulamak isterken, yahudiler, rumlar, ermeniler, bulgarlar onun tebasının en önemli unsurları sayılıyordu. o sırada çiftçi, cahil ve köylü oldukları için türkler, türkmenler pek revaçta değildi. sonrasında türklerden söz edilirken "etrak ı bi idrak" sözü sarayda pek meşhurdu. yani idraksiz türkler, cahil türkler! padişahın kulları vardır, her dilden, her boydan, soydan ve dinden! osmanlı olmak her şeye yeterdi o zaman!
zaman geçer... hayat hızlanır, gelişir ve avrupa'da sıçramalar birbirini izler! tüm uluslar birer birer osmanlı'ya 'ihanet' içindedir artık. yunanlılar, bulgarlar, makedonlar.. sırayla kan dökülür karşılıklı ve bağımsızlıklarını alırlar osmanlı'dan. hepsi için ayrı ayrı destanlar, ağıtlar yapılır! bir bölümü gerçek olan, acıklı, yunan'ın, bulgar'ın mezalimi hikayeleri dönemi başlar. gayrimüslimlerin çoğu gitti, azı kaldı. o halde yeni tezimiz hazırdır: "müslümanın müslümandan başka dostu yoktur!" bunu diyebiliriz çünkü nasıl olsa araplar ve kürtler hala yanımızda. **
bir süre bununla oyalanır o zamanın osmanlı aydınları, "islam kardeşliği"nden medet umulur. müslüman olup da sadece mezhep farkı olanların dünyada birbirlerini nasl boğazladıklarına gözler kapatılır... dünyanın değişiminin, çarkın dönüşünün kanunları hakkındaki gerçeği bir türlü kabullenilmez. ah o bizim çifte standartlarımız! başkasına başkaldıran ve kendi devletini kurmak isteyen uluslara mazlum ulus deyip, destek çıkarken, osmanlı'ya başkaldıran hain ilan edilir. başkaldıranın haklı da olabileceği, asla akla getirilmez. mutlaka devletimiz haklıdır! ** kuşaklar buna inandırılmıştır çünkü. oysa uluslaşma, kapitalizmin şafağında ortaya çıkan bir olguydu. bağımsız devlet kurma istemi, güçlenen burjuvazinin; aristokratlara, krallara, derebeylerine, çarlara, padişahlara karşı kendi sınırlarını çizip, kendi ulusal pazarına sahip çıkma girişimiydi. dünyanın o sırada vardığı en üst aşamaydı ve karşısında direnmek, geçici başarılar hariç olanaksızdı. akıllı kimi avrupalı aristokratlar kimi ülkelerde **** bu süreçle uzlaşarak başta kalmayı başardı. Çarlar ve padişahlar ise ne yazık ki gelişmeleri doğru okuyamadı, direndi ve tarihin arşivine kaldırıldı.
özetle türkün türkten başka dostu iyi ki var, olmaz ise nur topu gibi bir paranoyamız var demektir; doğrudan psikologluk bir durum yani... *