karınca ile yılan arasında geçtiği versiyonu da bulunan hikayedir.
tüm canlılara olduğu gibi islam inancı yılanlara da aynı şefkatle yaklaşmaktadır.
kıssadan hisse hikayelerde geçen hayvanların çoğu temsilidir.
(nasıl ki emperyalizmin mickey mouse'u ve vefakar köpek pluto'su olduğu gibi)
önemli olan bu hikayelerden gereken dersi alabilmektir. bu hikaye "dosdoğru olun ve fikrinizi savunmanız gerektiğinde geri kaçmayın. hangi safta olduğunuzu belli edin" fikrini vermeye çalışır.
bir de bir sorun var. nedense batı emperyalizmine ait hikayeler peynir ekmek gibi bünye tarafından kabul edilirken islam kökenli hikayeler içeri alınmaz. neden ağustos böceği ve karınca kolayca hazmedilirken yılan ve karınca ya da karıncanın su taşıması kıssadan hisseleri tepki çeker?
biz bin yıl bu kültürle yaşadık arkadaşlar.
ek: yılan da kıssadan hisselerde lanetli bir hayvan değildir. örneğin hz muhammed, hz ebubekir ile hicret esnasında sevr mağarasında iken istirahata çekilir. hz ebubekirin dizine yaslanarak uyur. hz ebubekir, mağarada yılan olabilir diye delikleri kumaş parçaları ile kapatır. son kalan deliğe ise bir şey bulamadığı için ayağını sokar. derken ayağını yılan ısırır. acıdan dişlerini sıkar çünkü peygamberi uyandırmak istememektedir ama gözyaşlarına hakim olamaz ve gözünden damlayan bir damla peygamberi uyandırır. peygamber efendimiz uyanıp durumu anlayınca tükürüğünü hz ebubekirin ayağına sürer ve ayağı iyileşir. bu sırada delikteki yılan dile gelir ve "ben yıllardır bu mağarada alemlere rahmet için gönderilen peygamberi bekliyorum. fakat sıddık (güvenilir lakabıdır. hz ebubekir için kullanılır) sizi görmemi engelledi" diyerek özür diler.