vakti zamanında bir gazetede çalışmış idim. her ay başında abone küçük dükkanlara girip abonelik ücretini alırız. bir ay sıra bana gelmiş bulundu. elimde 12 tane makbuz var, 12 yere gideceğim. hepsini sıraladım yakından uzağa doğru sırayla hepsini dolaştım. en sona bir emlakçı kaldı.
şöyle anlatıyım, küçük bir mahalle düşünün, sadece esnaflar var. iki tane dip dibe kapı, biri emlakçının diğeri ise bir müteahhit'in. oh dedim bitti sonunda bir de sinirliyim yalnız, o gittiğim 11 yerde sürekli birileriyle tartıştım. kapıyı açtığım gibi direk konuya girdim,
-iyi günler ben x gazetesinden geliyorum, aylık abonelik ücretinizi alıcaktım.
+abonelik mi?
-evet, on beş lira.
+ne aboneliği ya?
-beyfendi, gazeteye abone olmuşsunuz onun parasını almaya geldim! diye adama atarlandım, baya baya da bağırdım böyle kaşlarımı falan çattım.
+haaa, siz y emlakçıya gelmişsiniz burası müteahhit.
-hıı, pardon.
dedim çıktım. aylardır ordan geçmiyorum.
ühü, ühü.