allah ın varlığının ispatı

entry1071 galeri
    546.
  1. kuran'a göre mümkündür.

    "varlığımızın delillerini, ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz ki, o kur’an’ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. rabbinin, her şeye şâhit olması yetmez mi?" fussilet 53

    "varlığımızın delillerini, ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz ki"

    çok çok önemli bir sözdür.

    "ufuklarda" ve "kendi nefislerinde" ifadelerinin ayrı ayrı kullanılması şüphesiz ki bir duruma vurgu yapmaktadır. çünkü allah kitabında ne bir eksik ne de bir fazla kelime kullanmıştır.

    o halde ufuk ve nefis kelimelerinin neyi işaret ettiğini kuran bütünlüğü içerisinde değerlendirmek lazım.

    "ufuk" kelimesi evrene işaret eder ve evrenden bahsedilirken genellikle evrendeki "düzene" vurgu yapılır. o halde "ufuk"tan anlamamız gereken evrenin düzeni yani kısaca bilimdir. nefsi ise uzun uzadıya açıklamaya gerek yok, zaten herkes biliyor.

    şimdi burada "varlığımızın delillerini ufukta göstereceğiz" ifadesinden allah'ın (isterseniz tanrı deyin, isterseniz başka bir şey) varlığının bilimsel olarak ispatlanabileceği anlamını çıkarmak şüphesiz yobazların şimşeklerini üzerimize çekmemize neden olacaktır.

    çünkü bu familyaya göre iman akıl değil kalp işidir.

    hazır yobazlara girmişken biraz giydirip öyle çıkalım * * * *
    Hemen her müslümanın veya müslümanı çok bir toplum yaşayan diğer inanç sahiplerinin de bildiği gibi islam dininin ilk emri "oku"dur. Allah son kez bir din ve bu dine kaynak olması için bir kitap gönderdiğinde insanoğlu ile ilk iletişimi bu kelime ile olmuştur. ilk olarak "ben Allah'ım, her şeyin yaratıcısıyım" dememiştir. ilk emri "varlığıma iman edin" olmamıştır.

    ilk emri herhangi bir kayıt veya şart taşımayacak şekilde "oku"dur.

    Burada şu noktaya dikkat edilmesi gerekir; her ayet hem bağımsız, hem kendisinden önceki ve sonraki ayetlerle hem de kuran bütünlüğüyle değerlendirilir. Yani herhangi bir ayeti alıp "Allah bu konuda böyle diyor" şeklinde yaklaşamazsınız olaya.

    Kuran bütünlüğüne dikkat edilerek "oku" emri irdelenecek olursa buradaki okumaktan kastın salt "Kuran okumak" olmadığı, kastın hem Kuran'ı hem de evreni okumak olduğu görülecektir.

    hem kuran'ı hem evreni okuyup ortaya bir şeyler çıkaracağız yani.

    tabi burada bir diğer önemli husus insanın "aklını" kullanmasının önemi.

    imanın kalple mi yoksa akılla mı yapılacağı. burada, aslında tanrının varlığının ispatı da açıklanmış oluyor.

    Tek tek saymamakla birlikte bazı örneklerini vereceğim şekilde, Kuran'da onlarca ayette insanın aklını kullanması istenir, öğütler verilir. Bugün genel kanının düşündüğü şekilde "sorgulamadan, düşünmeden, biat ederek" sahip olunan inanç Kuran'i bir yaklaşım değildir.

    Kuran'ın insan aklına yaptığı atıflardan bazıları şu şekildedir;

    "Yeryüzünde birbirine komşu kara parçaları, üzüm bağları, ekinler; bir kökten çıkan çok gövdeli ve tek gövdeli hurma ağaçları vardır ki hepsi aynı su ile sulanır. Ama biz ürünleri konusunda bir kısmını bir kısmına üstün kılıyoruz. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir kavim için deliller vardır." Rad suresi 4. ayet

    "Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emri ile sizin hizmetinize verilmiştir. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir millet için ibretler vardır." Nahl suresi 12. ayet

    "Hurma ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem içki, hem de güzel bir rızık edinirsiniz. Elbette bunda aklını kullanan bir toplum için bir ibret vardır." Nahl suresi 67. ayet

    "Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır." Bakara suresi 164. ayet

    "Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şanınız ve şerefiniz ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?" Enbiya suresi 10. ayet

    "O, diriltendir, öldürendir. Gece ile gündüzün birbirini takib etmesi de O’na aittir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?" Muminun suresi 80. ayet

    "Andolsun biz, aklını kullanacak bir kavm için o memleketten ibret alınacak apaçık bir delil bıraktık." Ankebut suresi 35. ayet

    "Korku ve ümit kaynağı olarak şimşeği size göstermesi, gökten yağmur indirip onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesi, O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir toplum için elbette ibretler vardır." Rum suresi 24. ayet

    "Düşünesiniz diye Allah size âyetlerini böyle açıklamaktadır." Bakara suresi 242. ayet

    ayetlerin türkçe tercümelerinin tamamı diyanet işleri mealinden alınmıştır, akıllarda soru işareti bırakmamak adına.

    Bu ayetlerin dışında onlarca daha ayette benzer şekilde insan aklına atıf yapılmaktadır.

    Ancak Kuran'ın hiçbir ayeti sadece kalben iman etmeyi öğüt vermez. Düşünmeden, sorgulamadan iman etmek sakıncalıdır Kuran'a göre. Şöyle ki;

    "Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun." dendiği vakit de: "Yok, atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız." dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara uyacaklar?" Bakara suresi 170. ayet

    Buna göre muhakkak ki geçmişten gelen ve doğup büyürken edindiğimiz alışkanlıkları (dini olanları) sorgulamalı ve kalple değil akılla iman etmeliyiz.

    aklı kullanmadan sadece kalp ile iman etmek islamın emri değil aksine yasakladığı bir davranıştır.

    dolayısıyla "iman kalp işidir" lafzı islami değildir.

    aklı kullanacaksın kardeşim, başka yolun yok.

    buradan sonrasında "iman kalp işidir" diyen yobazlar konumuz dışında kalmaktadır, onlara kendi sorgularında başarılar diliyoruz, ihtiyaçları olacak.

    evren ve kuran birlikte okunurken dikkat edilmesi gereken bir nokta ise;

    kuran'ın yazarı ile evrenin yaratıcısı aynı olduğu için bu iki okuma arasında bir çelişki olamayacağıdır.

    eğer bir çelişki çıkarsa ortaya, sebebi 2 şekilde açıklanabilir;

    1- Bilim, bahsi geçen konuda henüz tam olarak açıklamasını yapmamıştır, bunun sonucunda ortaya atılan savlar/teoriler yanlış veya hatalıdır.

    2- Bahsi geçen konu ile ilgili ayetler yanlış/hatalı yorumlanmıştır.

    Bugün bilimsel bir gerçeklik olan "kütle çekim kanunu" ile çeliştiği düşünülen bir ayet var ise bahsi geçen ayet hatalı yorumlanmıştır, çünkü "kütle çekim kanunu" adı üstünde kanundur ve bilimsel olarak gerçekliği ispat edilmiştir.

    yine yobazların sık kullandığı bir şekilde "bilim ile ayet çelişirse ayete iman edilir" ifadesi yukarıda örneklerini verdiğimiz ayetlere göre hatalıdır.

    çünkü ayet ile bilim çelişmez. olsa olsa ayet yanlış yorumlanmıştır.

    yukarıda yobazları devre dışı bırakmıştık ancak araya kaynayanlara bir tekme de burada vuralım

    her şeye rağmen hala aramızda hadisçiler olabilir ve işimizi garantiye almak adına son bir konu hakkında daha açıklama yapalım;

    hadis sözü kuran'da olumsuz anlamda kullanılır, şöyle ki;

    casiye suresi 6. ayet

    Tilke âyâtullahi netlûhâ aleyke bil hakk, fe bi eyyi hadîsin ba’dallâhi ve âyâtihî yû’minûn.

    türkçesi;

    işte bunlar, Allah’ın âyetleridir. Onları sana gerçek olarak okuyoruz. Artık Allah’tan ve O’nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?

    burada diyanetin söz olarak çevirdiği kelimenin orjinali "hadisin"dir. söz anlamına gelmektedir zaten "hadis" kelimesi.

    fakat bu çeviri gerçeği örtmektedir. çünkü bugün hadis dendiğinde akla hz. muhammed'in sözü gelmektedir. halbu ki hadis hz. muhammed'in sözüdür *
    örnekle açıklayacak olursak;

    "temizlik imandandır" hadis-i şerif, şeklinde yazılmaktadır bugün

    oysa doğrusu;

    "temizlik imandandır" hz. muhammed, olmalıdır.

    çünkü "benim başörtülü bacımı yerlerde sürüklediler" hadis-i tayyip, olarak kullanmıyoruz.

    "benim başörtülü bacımı yerlerde sürüklediler" tayyip erdoğan, şeklinde yazıyoruz.

    allah'ın uyarısının hedefini saptırmak adına yapılan bir çakallık söz konusudur burada.

    eğer "söz" yerine bugün yapıldığı gibi "hadis" kelimesini kullanıyorsak o halde ayetin tercümesinde de aynı şeyi yapmalıyız. şöyle ki;

    "işte bunlar, Allah’ın âyetleridir. Onları sana gerçek olarak okuyoruz. Artık Allah’tan ve O’nun âyetlerinden sonra hangi hadise inanacaklar?"

    "ayatullahi" ve "hadisin" net bir şekilde ayrılmış, "hadis" olumsuz anlamda kullanılmıştır. bunun üzerine örtmeye çalışmak en hafif tabiriyle cahil cesareti olur.

    nisa 87'ye bakalım şimdi de;

    "Allâhu lâ ilâhe illâ huve. Le yecmeannekum ilâ yevmil kıyâmeti lâ raybe fîhi. Ve men asdeku minallâhi hadîsâ"

    türkçesi;

    Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Andolsun, sizi kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur. Kimdir sözü Allah’ınkinden daha doğru olan?

    yine hadis kelimesi kullanılmış, yine olumsuz anlamda, yine söz diye çevrilmiş

    bugünkü kullanım şekline sadık kalınarak çevrilecek olursa

    "Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Andolsun, sizi kıyamet gününde mutlaka bir araya toplayacaktır. Bunda asla şüphe yoktur. Kimdir hadisi Allah’ınkinden daha doğru olan?

    tur 34'e bakalım;

    Fel ye’tû bi hadîsin mislihî in kânû sâdikîn

    Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi onun gibi bir söz getirsinler!

    yine hadis, yine olumsuz anlamda, söz yerine hadis yazıp okuyun

    yusuf 111

    Lekad kâne fî kasasıhim ibretun li ûlîl elbâb, mâ kâne hadîsen yufterâ ve lâkin tasdîkallezî beyne yedeyhi ve tafsîle kulli şey’in ve huden ve rahmeten li kavmin yu’minûn

    Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. Kur’an, uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir.

    yine hadis kelimesi, yine olumsuz, söz yerine hadis yazıp okuyun

    tahrim 3, ahzab 53 te'de benzer şekilde kullanılmıştır.

    hadis kelimesi sadece allah'ın ayetlerini işaret ettiği zaman olumlu olarak kullanırılır, bunun dışındaki tüm kullanımlar olumsuzdur.

    olumlu kullanıma bir örnek zümer 23'tür;

    Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâh, zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd.

    türkçesi;

    Allah, sözün en güzelini; âyetleri, birbirine benzeyen ve tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri ondan dolayı gerginleşir. Sonra derileri de kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. işte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.

    dikkat edileceği üzere burada "ahsenel hadisi" denilmiştir yani "sözün en güzeli"

    bir diğer dikkat çeken ayet ise zümer 18'dir.

    Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahseneh, ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb

    Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. işte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.

    ellezine: onlar

    aslında ayetleri olduğu gibi çevirseler daha kolay olacak anlatmak ama sanki allah anlatmaktan acizmiş gibi kendi kafalarına göre çeviriyorlar. bu ayette "ellezine" nin karşılığı olan onlar nerededir mesela, yok.

    "onlar ki sözü dinlerler, en güzeline uyarlar" olarak düzeltelim.

    burada söz yerine hadis kelimesi kullanılmayarak aslında mesaj net olarak verilmiştir. burada söz diye çevrilen kelime "el kavle" dir.

    neden burada hadis kelimesi kullanılmamıştır?

    hadis kelimesi kullanılsa "onlar ki hadisi dinlerler, en güzeline uyarlar" olarak çevrilecek ve böylece hadislere bir dayanak sağlanabilecekti.

    allah hiçbir kelimeyi boşa kullanmayacağına göre buradan alınması gereken mesaj nedir?

    aslında mesaj açıktır ama yine de bir düşünün.

    neyse;

    ehl-i sünnet vel cemaat tayfasını da dışladığımıza göre kalan sağlar bizimdir. eğer sağ kaldıysa;

    konumuza dönecek olursak;

    ufuklarda derken bilime (evrene), kendi nefislerinde derken ise mantığa vurgu yapılıyor bu ayette.

    10/34, 14/10, 21/30, 21/32-33, 22/5, 29/61, 30/21-25, 31/29-31, 36/33-40, 36/71-73, 39/21, 41/9-13, 1/37-39, 88/17-20

    ayetlerinde de ayrıca görülebileceği gibi evren allah'ın varlığına kanıtlarla doludur.

    ve evren demek "düzen" demektir.

    bu düzeni en iyi okuyanın bilim olduğunu ise tartışmaya bile gerek yoktur.

    bu aynı zamanda "kuran'ı en doğru şekilde anlamanın yolu bilim, yani evreni tanımak, onu anlamaktır"

    haliyle bilime uzak insanlar en azından kuran'ı tamamıyla anlayamazlar.

    veya anlarlar ancak eksik olarak diyelim.

    buraya kadar allah'ın varlığının ispatlanabileceğini açıkladık ancak allah'ın varlığının ispatları nelerdir, henüz o konuya girmedik.

    allah'ın varlığının ispatı ancak "allah nedir?" sorusunun doğru cevabı ile mümkündür.

    haliyle henüz allah'ın varlığını ispatlayacak bölüme gelmedik.

    önce "allah nedir?" sorusuna evreni ve kuran'ı okuyarak cevap vereceğiz.

    tabi bu da öyle şıp diye yazılabilecek kadar kısa değildir.

    "allah nedir?" sorusuna kişisel cevabımı yazmaya başladım, ancak konu derin olduğu için ve kuran'ın baştan sona en az 1 defa okunmasını gerektirdiği için bitmesi biraz zaman alacak.

    bitince paylaşırım linç edersiniz fakat sabredeceksiniz.

    yobazlar bu entry ile başlayabilir lince, sıkıntı yok.

    en azından allah'ın varlığının ispatlanabileceğini anlatmış olduk.

    bu noktadan itibaren allah'ın varlığını kanıtlayamıyorsanız;

    bu allah'ın varlığının kanıtlanamayacağını göstermez

    sizin yetersiz olduğunuzu gösterir, bu konuda.

    haliyle "allah'ın varlığını kanıtla" diye size gelen herhangi birine "iman kalp işidir" cevabını vermezsiniz artık, umarım.

    çünkü bu kurani bir yaklaşım değil, yobazlık kokan bir yaklaşım.

    tabi bazı ayetlerin inkar edilebileceğine inanıyor da ilgili ayetleri inkar ediyorsanız, o da sizin bileceğiniz iş, biz karışamayız.

    ayrıca;

    hiç kimsenin buraya kadar okuduğunu sanmıyorum ama yine de yazayım;

    siz bu yazdıklarımı derinlemesine bir düşünün isterseniz.

    ilk verdiğim ayetlere tekrar bakın,

    düşünmüyorsanız, yanlış yoldasınız çünkü.
    0 ...