"işte büyümek böyle bir şeydi, dağılıyorduk artık. bir daha bu avlu hiçbir zaman bu kadar sesle dolmayacaktı, bir daha asla aynı masada yemek yiyemeyecektik büyüdüm ve dağıldık"
eski foça'da geçen aşıkların hikayesi, karma karışık ama acılar hep aynı.
ege'nin çocuklarının dertleri de acıları da aşkları da hep aynı.
nevin ile azim, bahar ile ege, kemal ile eşi dramlar aynıydı aslında hep mazide kalan bir ilk aşk, aşklar uğruna yıkılan yuvalar, yıkılan yuvanın altında ezilen minik adam ve büyürken kaybettiklerine, geçmişinde bıraktığı tüm güzel hatıralara sadece el sallayabilen ege...
aslında bazen o gecenin, o masanın son olduğunu bilmek bile büyük şans insan için. kim bilebilir ki son yenen yemeğin son atılan kahkahanın son "seni seviyorum" ların söylendiği bir gecenin sabahında ıssız bırakılacağını. aynı sabah hem ilk aşkını hem ailesini hem yaşadığı kasabayı kaybettiğini öğrenen ege tüm bunları önceki geceden bilebildiği için şanslıydı bence.
şanslısın be adam, her şeye son bir kez el sallayabildiğin için şanslısın çocuk.
yönetmeni pek başarılı olamasa da hikayesi ve foçası için izlenesi film.
sabah sabah ağlayacak yer arıyorum neden izlediysem.. hem de habersiz bir gecenin sabahında el dahi sallayamadan... bir daha bu evin asla bu kadar kalabalık olmayacağını bilmeyerek, bu sabah neden izledi isem...