herhangi bir kitap hakkındaki düşüncem, mutlaka okumalısın,
bayıldım,
çok iyiydi ya gibi kısa tasvirlerden öteye gidemezken,
bu kitap hakkında söyleyecek çok fazla şeyim olduğunu düşündüm,
öncelikle hakan günday'ın bütün eserlerini okumuş biri değilim,
kendisiyle bu kitap vasıtasıyla tanıştım,
akıcı bir dili var, sıkılmadan evet ileride ne olacak diye kendini kaptırabiliyorsun,
kitap bittikten sonra, rahat bir dakika gözlerimi bir noktaya dikip
düşündüm,
vay be dedim !
mümkün mü diye sordum, bir süre düşünmeye sevk ediyor sizi,
insan kendinden çok fazla şey buluyor bir kere,
yaşamaktan midesi bulananlar için güzel bir tercih olabilir,
iki karakter arasında benzerliklerden yola çıkıp
daha sonra
öyle olmamalarını gayet güzel işlemiş bir yapıt,
ve bu kitaptan sonra hakan günday'ın diğer eserlerini de merak ediyor oluyorsunuz,
kimi yerlerde ağlattı kitap,
spoiler kısmında değinmek daha iyi olur onlara.
çok korkulan ya da heycanlanan bir anda insan nefes almayı unutur ya,
yani nefes alıp vermek o an öncelik değildir,
ya da derin bir nefes verdiğinde
nefes alıp uzun süredir öyle olduğunu unutur,
bu kitabı okurken de nefes almayı unutuyor insan,
yaşamın içinden koparıp, romanın içinde yaşam sürebiliyorsunuz,
öyle doğal bir anlatımı mevcut,
bir kaç yerde tasvirlerin bunaltıcı olduğu söylenmiş,
ben tasvirlerinden hiç sıkılmadım, askine yerinde ve kararında betimlemelerdi.
kinyas ve kayra'yı düşünüyorsun kitap bittikten sonra,
kayra olmak istedim,
kinyas'ı kötüledim.
kimi zaman insanın kişilerin bulundukları ruhsal durumlara,
iyi gelen
kitaplar,flmler, şarkılar insanlar olur,
işte bu kitap tam da öyle bir kitap benim gözümde,
ya kişiyi daha kötü hissettirir, daha çamura batırır,
ya da toparlanıp kendisine gelmesini sağlayan kitaplar,
belki de hayatına bir amaç koyması gerektiğini söyleyen kitaplar,
işte bu onlardan biri.
hayatın karşımıza her zaman iki yol çıardığını düşünenler için
yardımcı bir roman olma özelliğine sahip.
normal insan ile normal olmayan insanı anlatışı,
yüzünüzde gülümseme yaratabiliyor,
nasıl şeylere özeniyor normal olanlar,
normal insan olmanın nasıl olduğunu öğreniyoruz kinyas'tan.
kitabın son sayfasında gözlerini gezdirip,kapağını kapatıyorsun
ve kahveden bir yudum alıyorsun,
sigarayı derin derin çekiyorsun,
kafayı meşgul eden bir sürü soru ile yalnız kalıyorsun,
hangisini yakalayıp üzerine kafa yorsam derken,
bütün gün kafanı kayra'nın ve
kinyas'ın meşgul ettiğine çok sonra fark ediyorsun,
her roman kahramanında kendini bulan insanların yaptığı gibi,
ben olsam hangisini ve neden seçerdim soruları da kendini göstermeye başlıyor,
kitabın kişiye çok şey kattığı su götürmez bir gerçektir.
ot dergisinin temmuz sayısında,
emre orhun'un kinyas ve kayra
betimlemeleri de takdire şayandır.
+ kayra'nın odaya yatırılışı ve kinyas'ın eve döndüğünde
ailesinin kucaklaması ağlattı,yeminle ağladım ya la.
+kayra'nın zor olanı başarıp, ölümüne gitmesi zoru başardığını gösterdi,
kayra'yı adeta gözümde tanrı gibi görmemi sağladı,
kinyas'ın ağzı süt kokan bir bebe gibi olmasını sağladı bu da,
vazgeçtiği için gözümden düştü kinyas.
ama kinyas'ı kinyas yapan da ' her şey var ' mantığında olmasıydı,
kayra'nın tam zıttı ' hiçbir şey yok ' düşüncesine karşı.