(#20534655) entry'sinde bana çemkirmiş yazardır; varsın çemkirsin, biz hakkın hukukun yanında yer almaktan vazgeçmeyeceğiz.
kendisi benim, ''bakkalda içki alan adamla thy'de çalışan başörtülünün 'insanlara dini görüşü empoze etmesini'(?)'' bir tuttuğumu yazmış. şimdi peyami safa'nın aziz nesin'le top oynarcasına oynaması gibi, burada da kendisiyle oynamak isterdim fakat pek vaktim yok. ancak kendisinin gerçekten ateist aklını ele verircesine bir mantık tertip etmesi, benim neden sözlükte bu insanlarla uğraştığımın da kanıtı. çünkü bu hastalıklı zihniyetle mücadele etmez iseniz, bunlar ellerine geçirdiği ilk fırsatta tepenize binerler.
mesela bu arkadaşa sorsanız, pekala özgürlükçüdür ve demokrattır.
'özgürlük' ve 'demokrat' kelimelerini kullanarak gururlanmaktadır.
fakat aynı zamanda da ateisttir, islam'dan nefret eder; su görünce sıvışan kediler gibi...
işte burada bir çelişki ortaya çıkıyor. kendisinin iki yanı var:
- özgürlükçü ve demokrat olduğunu her fırsatta dile getiren bir sol cenah neferi.
- islam'dan nefret eden bir ateist.
ilk yan kendisine diyor ki: ''efendi, efendi! türban bir seçimdir, başörtüsü bir seçimdir, sen onlara karışamazsın! aynı oruç tutmamanın veya namaz kılmamanın bir tercih olduğu gibi. aralarında zerre fark yok. çünkü ikisi de dinin emri, farzı!''
ikinci yan da diyor ki: ''oğlum, bu pislik müslüman müsveddelerinin türbanlarını görmeye ne kadar katlanacaksın? aydınlanmış bir insan olarak, senin bu gericiliği söküp atman gerekmez mi? islam'ı bitirmeyecek misin? efendimiissssssss... evlad, titre ve kendine gel!''
psikoloji okuyanlar bilir; insan psikolojisi, çelişkileri tevil etme üzerine kurulmuş bir mekanizmaya dayanır. bu psikolojik sistem, eğer bu çelişkiyi uzlaştıramazsa, bir savunma argümanı geliştirmek zorunda kalır. yoksa insan, kendi benliğinde çelişkiye düşeceğinden, kendisine olan saygısını kaybeder, kendi egosu önünde küçük düşer ve kendi kendini yalanlamış olur.
''ben elma severim'' deyip, kendisine her elma verildiğinde reddeden bir adam gibi, misal...
kendisi de o iki vecih arasına sıkışmış ve çelişkiye düşmüş, islam nefreti 'demokrat' ve 'özgürlükçü'lüğüne ağır basmış ve kendisine olan saygısını kaybetmemek için, insan psikolojisi gereği, bir savunma refleksi geliştirmiş:
''ben insanların 'çok dindar veya az dindar' diye sınıflandırılmasını istemiyorum, insanlar bunları empoze edemez'' diye. bir de eklemiş: ''thy, insanların başörtülü çalışmasını emreden bir kurul değil''
zaten insanların başörtülü çalışmasını veya çalışmamasını emretse, senin gibi faşist olurdu.
''çarşaf''la ''türban'' aynı şey değil. türban dinin bir emri, çarşafsa bir emir değil. aynı şeyleri çarşaf için söylese söyleyecek hiçbir lafım yok. usulüne ve tahliline var fakat düşüncesi saygı duyulabilecek bir mertebeye yükselir. neticede, çarşaf; dini bir fanatizm emaresidir, bir din emri değildir.
lakin kendisi, elmayla armutu karıştırıp toplamakta ısrarlı.
bir defa kendisi islam'dan bihaber ki, türbanın insanları 'çok dindar az dindar' diye kategorize ettiğini sanıyor. bizim kitaplarımız yosma bir kadının fuhuştan sonra bir köpeğe su verdiği için cennete gittiğini yazar. takva başka, fetva başka. he, kendisine burada takvayı da fetvayı da uzun uzun açıklardım lakin lüzum yok, zaten uzadı yazı.
ikinci olarak da türbanın insanlara nasıl 'kendi dini görüşünü empoze etmek' olduğunu anlatabilirse...
o zaman türban giymemek de insanlara 'yaşar nuri öztürk patentli islam görüşünü empoze etmek' olmalı kendisinin görüşüne göre. zira yaşar nuri'ye göre dinde türban yok. o zaman türban giymeyen birisi de toplumu ''yaşar nuri öztürk şeriatına bağlı kılmaya'' çalışıyor.
kendisi; amerika'da, ingiltere'de, ispanya'da veya herhangi bir hristiyan devletinde; ''incil'e el basmasınlar, ben kimsenin hristiyan olduğunu görmek istemiyorum'' veya ''kimse haç takmasın, bana ne'' diyebilir mi dersiniz?
kendisi zaten faşist ve darbeci, yazdıklarından ne özgürlükçü ne de demokrat olmadığı anlaşılıyor, bunun için fazladan bir şey eklemesine gerek yok, sözlük ahalisi de bunda müttefik. ak partiyi ne kadar eleştirdiğimi de bilen biliyor zaten, benim de ak partiye tapmadığımı göstermek için ekleyecek bir şeyim yok.
bir de şu var: kendisi, müslümanların da hiç demokratik olmadığından falan dem vurabilir. en azından kendi özelimde konuşacak olursam; ben bir siyaset bilimcisi olarak, demokrasiyi de liberalizmi de özgürlükçülüğü de, ıstılah manalarında kullanırım ve eksisini artısını masaya yatırırım. benim için ''ideal sistem'' insan elinden çıkamaz, meşhur ütopya meselesi... sokrates de karşıydı demokrasiye, aynı zamanda tek tanrıya inanıyordu. kendisini asan zihniyetin sonu ne oldu, malum...
yani, kendisi demokratik ve özgürlükçü olduğunu entry'lerinde vurgulayıp, demokratik sol triplerine girmeseydi, ben de bu hususta bu kadar yüklenmezdim ona. faşistsen, faşistim de; saçma sapan mantıklar kurma.
ancak kendisinin sakat mantığını göstermek için yazdım bu yazıyı, yoksa benim değerli vaktimi çalan kuduzlara ayıracak pek vaktim yok.