"şeriat sistemi",
hangi din için olursa olsun, sadece ama sadece o dinin peygamberinin hayatta olduğu dönem içerisinde uygulanabilir.
Zira dinlerde, peygamberlerin vahiy/his/düşünce/rüya gibi kanallarla, inanılan ilahtan taze ve doğru bilgi aldığına inanılır. Pek çok kutsal kitapta, yaşanılan anlık bir mevzu üzerine vahiy gelerek Tanrının o konu üzerindeki buyruğunun aktarıldığı görülür. Yani toplumda, daha önce örneği bulunmayan benzersiz bir olay vuku bulduğunda, tanrı o olaya özel bir açıklama/kanun/yasa/uygulama getirip bunu peygamberi vasıtası ile bildirebilir ve böylece o dinin şeriatı canlı tutulabilir. Her duruma cevap verebilir. Ancak peygamber öldükten sonra vahiy kapısı kapandığı için böyle bir imkan ortadan kalkar ve kural/kanun koyuculuk tamamen yöneticilerin yorumlamalarına bırakılmış olur. vahiysiz insan yorumu ise düpedüz siyasettir. Siyaset ise ranttır/çıkardır/koltuk sevdasıdır.
Ayrıca şu da var ki,
şeriat dediğimiz sistemin amacı, yeni ortaya çıkmış dinlerin peygamberlerini aynı zamanda bir yönetici olarak meşrulaştırmak ve öğretilerini yaymayı sistemli ve kolay hale getirmek için vardır. Peygamber ölür, şeriat yerini, dönemin koşullarına uygun, adaletli başka bir yönetim biçimine bırakır. Yeni sistemde dini kurallardan faydalanılabilir bu halkın tercihidir ancak şeriatı korumak, bunu iddia etmek kadar mesnetsiz bir iddia da yoktur. Kimse kendini kandırmasın.
Aslında bu konu ile ilgili olarak hristiyan ve Musevi şeriatına da girilerek kapsamlı bir yazı yazılabilir de..
geç oldu be..