hayatta en cabuk en sevdiklerimiz alınıyor ya elimizden. ben hep yaşamayı sevdim. en sevdiğim oydu. sonra doğmamış çocuklarımı sevdim. simdi bir hastane odasinda allahin elimden dogmayan cocuklarımı ve almaya asık olduğum nefeslerimi yavasca almasını bekliyorum. günlerden pazar. doktor bulmak kolay değil. olan doktor da tahlil görmeden mr görmeden konusamıyor. mr yarın raporu carsamba. sadece aralarında konustukları tahminler var ve her bi tahmin hangi ölümün daha acısız olacağını düsündürüyor bana. 20 yaşımdayım. ama sorun bu değil. sorun sabah tuvalette kusarken gecirdiğim nöbet. yüksek stres, üzüntü vs tetiklendiği söylendi. bir sey diyemedim. milyon tane olan belirtiden hic birini önemsemedigim icin pisman olmaya yaklastim sanirim. tansiyon düşmeleri, bas dönmeleri bayılmalar, mesela 6 gündür hic bir sekilde gecmeyen baş ağrım, uyusmalar, gözlerde olusan anomali yani kontrol dısı kaymalar. bunların hepsi cok eglenceliydi oysa. 20 yaşımdayım. ve ilk defa geleceğe, cocuklarıma dair planlar yapamiyorum. sorun bu değil. yaşamayı cok severseniz allah alır elinizden.