internetten ordan burdan tanışırsın. öyle bir tanışmaktır ki bu, tanıdığım dediğin onlarca insandan daha iyi tanırsın o'nu. mesala on yıllık arkadaşının hayallerini bilmezsin. sormaya ihtiyaç duymamışsındır ya da lafı geçmemiştir. arkadaşın da seni bimez. hayallerini, korkularını, umutlarını..
ama bilmem hangi ağla ile bağlandığın, kabloların milyar uzaklıkta olduğu adam her şeyini bilir senin. yansıtmak istediğini, yansıtamadıklarını..
bilgisayarında seçtiği yazı stilini dahi aklında tutarsın. 'times new roman'
her şeyini önemsersin. sigarayı nasıl içtiğini, külünü nasıl attığını, sigarayı nereye kadar içtiğini.. hatta merak edersin sigarasını bitirdikten sonra en uçtaki süngerimsi kısmı koklayıp koklamadığını..
göremezsin ama bunların hiçbirini. sadece tahayyül ettiğin kadar vardır o adam. yakışıklı mı çirkin mi, uzun ya da kısa boylu mu, ağladığında yüzünün nasıl şekil aldığı, dişlerinin nasıl olduğu, yüzünde kırışıklık var mı yok mu.. hepsi tahayyülünde..
e nihayet bir fotoğrafını görmek nasip olur. fotoğraf kategorize edildiğinde iyi-kötü saçma birer kutup. sen o fotoğraftan önce aşık olmuşsundur. tek bir fotoğraf. bakarsın, yakınlaştırırsın.. her detayi hafızana kazımak istersin.
belki normalde yanından milyar defa da geçmiş olsa farketmeyeceğin bir adamın saatlerce fotoğrafına bakmak..
sonrası mı dostlar?
sonrasında hiçbir bok olmuyor..