charlie chaplin

entry275 galeri
    147.
  1. efendime söyleyeyim büyük insandır evet. eğer chaplin filmindeki bütün sözleri söylemiş, filmde verdiği ayarların hepsini vermişse taparım hatta...özellikle o nazi arkadaşımızı göt ettikten sonra etrafındakilerin "manyak lan bu" türündeki uğuldamalarına aldırmadan mekandan ayrılma olayı gerçekse, ne denir ki başka?

    evet...şu son iki üç gündür charles chaplin maratonu yaptım sayılır, hani zaten kısa filmleri dışında fazla filmi yok ama ben de arka arkaya film izleyebilen birisi değilim. neyse, filmlerini açıklarsam eğer;

    şarlo filmlerini sırasıyla izledim, ancak sesli dönemde çektiği filmlerden sadece the great dictator'ü izleyebildim*
    şarlo filmlerini izlerken, charlie chaplin'in hayatı hakkında annesi ve babasının sanatçı olduğu ve o küçükken ayrıldıkları bu yüzden biraz zor bir çocukluk geçirmesi dışında pek bir şey bilmiyordum. bu yüzden the kid'e sadece duygusal bir film olarak baktım, ancak bu filmde çok daha öte bir şey var bence, lakin sonra geleceğim buraya...the gold rush'ta kadına gıcık oldum efenim, bununla kalmadım şarlo'nun parayı bulduktan sonra hala bu kadının yüzüne bakmasına daha da gıcık oldum...filmin saflığına kaptıramadım kendimi...ancak the circus acayip koydu bana, şarlo'nun aşık olduğu kadının şarlo'ya gelip "götür beni buralardan" dediği halde onu geri çevirip daha mutlu olacağı bir hayata yönlendirmesi ve hiçbir şey olmamış gibi yine o acı gülümsemesiyle kadını uğurlaması...koyar yani, bu filmde anladım nasıl bir üstad bu adam...city lights da the circus kadar olmasa da sonunda yine bir burukluk yaşatıyor. o el ele tutuşma anı, kadının şarlo'ya gülerken şarlo'nun hiç tepki vermeden sadece gülümsemesi...hoştu.
    efendime söyleyeyim modern times'ı izlemesi çok keyifliydi...paulette goddard ile olan uyumunu izlemek inanılmaz zevkli zaten, onu geçin paulette goddard'ı izlemesi tek başına zevk...bilgisayar ekranına elimi uzatıp yüzüne dokunmaya çalıştım...*Bir de bu filmle ilgili şöyle bir not düşeyim, harika bir dans sahnesi var şarlo'nun, filmi izlemeye eriniyorsanız sadece o sahneyi izleyin, büyük ihtimalle filmi izliyor olarak bulursunuz kendinizi...

    bu şekilde geçen bir şarlo serisinden sonra chaplin'i de izledim bu gece...bir yerde robert downey'in "film aslında daha uzun olacaktı ancak yapımcı kısa bir film istedi"ye benzer bir açıklamasını okudum, haliyle sövdüm o filmi kısaltanlara...
    film bildiğiniz...nasıl desem...next next diye geçilmiş efenim, chaplin'in eşleri öyle hızlı gelip geçiyor ki adamın haremi var sanıyorsunuz. neyin nasıl geliştiğini falan anlamanız için cidden takip etmeniz lazım filmi, "kalkayım iki tur atayım film oynasın arkada" türünde değil yani...ancak film 3buçuk saat falan olsaydı büyük ihtimalle kültler arasına girebilirdi robert downey jr. faktörüyle de birleşince, ancak gözümde yine de külttür...

    sonlara doğru, chaplin röportajı bitirirken yorganını üzerine çekiyor ve kafasını arkasına yaslarken "ben bir şeyi değiştirmedim, ben sadece...O* sadece insanları güldürdü." diyor ve o anda hoş bir ayrıntı çarpıyor gözünüze

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/470616/+****
    şapkayı görmüşsünüzdür heralde...filmlerde olsun böyle ayrıntılar, göze sokarcasına falan...
    evet...
    daha sonraki sahnelerde, yani filmin son sahnesinde charlie chaplin'i oscar ödül töreninde oscar almaya hazırlanırken görüyoruz, sahne kararmış, arkada chaplin filmlerinden küçük bölümler gösteriliyor...
    ancak the kid biraz uzun tutuluyor. özellikle çocuğun şarlo'dan alınmaya çalışıldığı sahnede çocuğun arabanın kasasından kollarını açıp "papa please papa" türünde ağıtlarla ağladığı sahnede bizim charlie chaplin'in de gözlerinden yaşlar süzülüyor...
    normal birisine sorsanız, "seyircilerin tepkilerinden dolayı ağlıyor orada, hiç beklemiyor ya hani" der...
    bana sorarsanız "orası hiç öyle değil efenim"
    bence charlie chaplin the kid'i yazarken kendi hikayesini yazıyor.
    "the kid", yani charles chaplin ve onun kurtarıcısı, koruyucusu "the tramp", yani şarlo.
    annesi ve babası olmadan sanki bir arabanın arka koltuğunda gelmiş gibi geliyor amerika'ya.
    öksüz, yetim, kimsesiz. sonra şarlo'yu yaratıyor, şarlo onun yükselmesini sağlıyor, büyümesini, olgunlaşmasını.
    "the kid"deki çocuk erkektir bu arada, filmde bir anlık da olsa var o ayrıntı...hayır kafanıza takıldıysa böyle edebiyat yaptığım halde, onun için söyledim...
    neyse, bence chaplin filminde de bu çeşit bir yorum getirilmiş, öyle seyirci iki güldü diye ağlanır mı lan? bu adam gece gündüz ağlayacak o zaman. ilk kez ilgi görmüyor sonuçta...

    o değil de filmde robert downey'in şarlo makyajlı bir sahnesi vardı saçlar falan dağınık. aklıma robert smith geldi. the cure diye grup var ya hani, onun solisti.
    the cure.

    yazdıktan sonra gelen edit: ben bile ikinci kez okumadım bunu, o yüzden resimden sonrasını da okusanız olur sadece...

    şaşkın edit: "100. entry" "500.entry" türünde entrylerimi sikko başlıklara ve entrylerle harcadım, 1000.si çok hoş olmuş...
    0 ...