karikatürleri kadar benim de söyleyeceklerim var köşesindeki yazılarıyla da güldüren karikatüristtir. kıyafetlere bakış açısına aklıma geldikçe gülüyorum.
--spoiler--
"nereye oturalım" diye soruyorum."fark etmez" diyor sonra bir kafe gösteriyor. hesabı görünce "babayarrroooo" diye bağırmanın elde olmadığı lüks bir kafe.
son buluşmada böyle harcamalara ne gerek var anlamıyorum, herşeyden önce yediğimizden içtiğimizden birşey anlamayacağız ki...yine de giriyoruz. o bir kahve söylüyor yanında browni, küçük çay yokmuş ben de bir kahve istiyorum. daha önce yüzlerce kez konuşulan şeyleri bir daha konuşmaya başlıyoruz.artık ben de inanmıyorum söylediğim yalanlara. eskiden kendi yalanıma inanıp, gözlerim yaşarıyordu. "bu topraklar böyle bir sevda görmedi be" diye düşünürdüm. anlatıyor. pek dinlemiyorum. gözüm tişörtüne takılıyor. ne lan bu? üstümü örtmesi için pamuk ve polyesterle dokunmuş bir kumaş. tasarlamış biri onu. kafamı çıkarayım diye delik yapmış üst tarafına, kollarımı çıkarmam için de iki küçük delik de yana açmış.şimdi ben kafamı bir eşyanın deliğinden çıkarıp nasıl çok ciddi şeyler anlatayım birisine.tosbağa mıyım lan ben.bu ne rezilliktir ya rabbi. o bir delikten kafasını çıkarmış beni yargılıyor, ben öbür delikten kafamı çıkarıp onaylıyorum, "aslında sen de haklısın" diyorum. hala inanmıyorum böyle yaptığımıza...
sokaktan bir motor geçiyor gürültüden, söylediği çok önemli cümlenin sonunu duyamıyorum. bakakalıyorum giden motorun arkasından. "taşıt ne yaa?" diye düşünüyorum. bütün canlılar gibi insanda kendi özgücüyle bir yerden bir yere ayaklarıyla giderken nasıl oldu da taşıta geçmeye karar verdi anlamıyorum. yani o geçiş dönemi nasıl oldu? kendisi çeşitli ihtiyaçları olan bir canlıyken,tıpkı kendisi gibi yemek,içmek,üremek,barınmak vesaire... bilimum ihtiyaçları olan at'ı gördü,"ben buna bineyim de şuraya gideyim" diye nasıl düşündü,bunu nasıl bir mantığa oturttu anlamıyorum.bir canlı başka bir canlıya biniyor ve kimse bunu kimse yadırgamıyor. allah aşkına söyleyin neresi normal bunun. at da nefes alıyor ben de ama ben ona şu anda biniyorum.peki ya atın buna hemen ikna olmasına ne demeli? iki arpaya g.tünü verir bu! bana bundan sonra kimse "at" demesin, at övmesin.
insanın da bu at hususunda hiç ayılmaması, utanıp " lan ne işin var canlının üstünde salayım gitsin canlıyı, ayıptır" dememesi, bu durumu normalleştirmesi de ayrı rezillik. zaten herşeyi normalleştiriyor g.tune koyduğumun insanları. kumaştan kafayı çıkar normal, hayvana bin normal. bu arada bülent ortaçgil de "normal" ile "anormal" arasındaki kafiye uyumunun mal bulmuş gibi bulunca sevinip "normal...normal...peki beeeeeen miyim anormallll?" diye şarkı yaptığında ne sevinmiştir di mi sevgili okurlar? çıplak ayaklarımı birbirine vurup, ayaklarıyla alkış tutarak çok aşırı sevinmiş olabilir bu bu kafiyeleri bulduğunda. bilmem, ilgilenemem de...
--spoiler--