akapenin milleti çok fena keklediği gerçeği

entry7 galeri
    0.
  1. "abdullah öcalan ın başbakan olması hadisesiyle sonuçlanacak olaylar silsilesinin ilk ayaklarından biri bu "en az üç çocuk". bunu görebilmek için önce barış sürecinin özünde yatan sinsiliği görebilmek gerek. uzun uzadıya anlatmaya gerek yok aslında; bu kürtlerin milliyetçi ve milliyetperver hassasiyetinden ve kendi özünü reddeden dinci kesimin olmayan milli duygularının yerine koyduğu çarpık ve içi boşaltılmış ümmetçi duygularından faydalanarak türk ve kürtlerin kodamanlarının, toprak ve fabrika sahiplerinin uzlaşmasını sağlamak.
    bu süreçte elbette abdullah öcalan şirinleştirilecek, gelen yeni nesil de zaten okumaktan bihaber ve toplumsal hafızası balık hafızasından bile zayıf toplumlardan olduğumuz için öcalanın şirinleştirmesinde bir hinlik aramayacak çoğunlukla. bunun üzerine son birkaç aydaki olaylarda + ergenekon balyoz davaları ile sırasıyla polis ve askerin itibarsızlaştırılması var ki bunda bilhassa polisin kendi payı da yadsınamaz. bunlara şahid olan şu an 8-15 yaş arası olan nesil zamanında polis ve askere karşı savaşmış öcalan'a sempati duyması da elbet kolaylaşacak.
    3 çocuk olayı da kodamanlara, toprak ve fabrika sahiplerine daha fazla köle demek, bu kadar basit gibi."
    (bkz: en az 3 çocuk olayının arka planı/#20226923)

    aslında öcalanın bebek katili, teröristbaşı iken birden "sayın" olması, ardından "imralı" ve sonra yeniden "teröristbaşı" olması erdoğan'ın dilinde; neler olduğuna dair çok net ipucu veriyor. aslında uygulanan çok basit. sistematik duyarsızlaştırma ve onunla birlikte organizasyonel şartlanma(kafeste 5 maymun deneyi). ya da başka bir dille söyleyelim, herkesi "aman ali rıza bey ağzımızın tadı kaçmasın" demeye mecbur bırakmak karşılıklı olarak. kaldı ki gezi eylemleri ve direnişi süresince halka uygulanan polis şiddeti ve eşzamanlı medya yalanları insanların "ulan bize şu kısacık sürede bunları yapanlar kimbilir daha neler yapmış ve yalanlarla yutturmuştur" şeklinde düşünmesine vesile oldu; haklı ve doğru bir düşünce.
    bu ülkede manisalı gençler davasından, pozantı cezaevinde olanlardan, diyarbakır cezaevinden, silivride insanların nasıl bir muameleye maruz kaldığından, tahliye olan sedat selim ay gibilerden ve say say bitmeyecek bir sürü şeyden haberi dahi olmayan milyonlarca insan var, artık en azından öğreniliyor, tecrübe edilerek veya bir şekilde bunlar.
    ancak bu yine pkkya yaradı ve muhtemelen lice'de olanlar da bu düşünceyi ayyuka çıkartıp yandaşların ve yalakaların her zamanki pişkinlik ve ikiyüzlülükleriyle, sanki daha dün başkanlık (padişahlık) hayalleriyle öcalan ile kol kola girmiş olanlar başkası imiş gibi "gezicilerle pkk elele" propagandasına başladılar. bu propaganda geziyi bir parça böldü, ama yeni başladığından ne kadar "bir parça" ancak zaman gösterebilir. elbette bunların kendileri de farkında değil, sadece muktedirler bilincinde.
    "amerika destek versin suriyeye kara harekatı" diyordu teyyip. Muhtemelen amaçları pkk kuvvetlerinin de desteğiyle önce suriye sonra iran gibi bişeydi. O numara yemedi, pkk ile anlaşmazlıklar oldu bir ihtimal, ama suriye meselesinde işler bir anda değişti. eşzamanlı olarak reyhanlı patlaması ve ardından gezi patlak verdi. Kısaca, akp çözüm sürecinde izlediği yolu dış politika planlarına entegre etti; planlar olmayınca olmadı. Öcalan yine "teröristbaşı" oldu.
    şimdilik ne olacağı belirsiz gibi, ancak tahmin yürütülebilir.
    fethullah gülen e emekli vaiz demek olayından akp-cemaat arasında bir anlaşmazlık başgösterdiği anlaşılabilir. bunun bir danışıklı dövüş olduğu da çıkarılabilir ancak tayyip erdoğanın zihniyetinin gülen cemaati ile uyuşmadığı zaten taaa "okyanus ötesine desteklerinden ötürü teşekkür" edildiği zamanlardan belliydi. %100 ittifak halinde olunsa zaten böyle bi söyleme gerek duyulmaması gerek.
    reyhanlı'dan gecenin bir yarısı otobüslerle kaçırılan suriyeli vatandaşların arasına karışmış ve nereye gittiği bile belli olmayıp yurdun dört bir yanına dağılan öso militanları, gezi direnişinde yer yer polis yeleği giydirilmiş sakallı tipler olarak, yer yer de eli sopalı tipler olarak karşımıza çıktılar. bu gösteriyor ki, yeri geldiğinde silahlı olarak da reyhanlı'da yaptıklarını yurdun herhangi bir yerinde yapabilirler.
    zaten reyhanlı patlaması, tıkanan suriye dış politikasının patlamasıydı aynı zamanda, ve öso'nun merkeziyetçi değil farklı birliklerden oluşan bir oluşum olduğu ve tam anlamıyla tek bir merkezin sözüyle hareket etmediği de aşikar.
    reyhanlı patlaması aynı zamanda kuyrukları tutuştuğu için öso'dan bir kesimin ankara'ya verdiği bir gözdağıydı da.
    yazının ilk bölümü: (bkz: 11 mayıs 2013 reyhanlı patlaması/#19825293)
    akabinde, reyhanlı patlaması sonrası ve gezi direnişi öncesi gergin dönemde arada kaynadı, suriye ordusu öso'ya hizbullah desteğiyle büyük bir darbe vurdu, kusayr geri alındı: http://dunya.milliyet.com...detay/1720501/default.htm
    "amerika destek versin suriyeye kara harekatı" söylemi de öso'nun köşeye sıkışmasının bir yansımasıydı aslında.
    önümüzdeki çok da uzun olmayan bir sürenin ardından, türkiyenin dört bir yanına dağıtılmış öso militanı yamyamlar ve gözü dönmüş polis teşkilatı üyeleri aracılığıyla ortalık bayağı bir karışacak, kanlı ya da kansız, az kanlı ya da çok kanlı. buna henüz bir iddia olarak ortada dönen mit yasa tasarısı getirilerini eklersek; kurtuluş savaşının yüzüncü yılına denk gelen dönemler bir hayli karmaşık geçecek gibi eğer bu akıl yürütme doğruysa. umarım yanılıyorumdur.
    0 ...