yıl 1999 gelibolu'da 265. dönem yedek subay olarak askerlik yapmaktayım. aşırı disiplinli tabur komutanımız nedeniyle neredeyse sivil hayatımızı tamamen unutmuştuk. mesai saatleri içerisinde kendimizi askerlik rolümüze iyice kaptırmış durumda günler akıp geçiyordu. mesai bitiminde başka bir asteğmen arkadaşla paylaştığımız evde kalıyordum.
bir cumartesi sabahı izinliyiz, evde kahvaltı yapılacak. ufak bir konuşmanın ardından alışveriş sırasının ben de olduğu anlaşıldı. havalar bayağı sıcak, parmak arası terliğimi ve şortumu giyerek aşağı caddedeki pastaneye gidip simit poğaça alacağım. bir 100 metre kadar yürüdükten sonra 10 metre kadar ileriden harici giysileriyle bir kurmay albayın geldiğini fark ettim. hemen olduğum yerde durup albaya yol vererek çakı gibi bir selam çaktım. albay bir terliğime; bir şortuma; bir de son derece nizami olan selamıma bakarak "aferin evladım." diyip yoluna devam etti. ben öylece kalakaldım. civardaki bir kaç esnaf da bana bakıyordu. "keşke yer yarılsa da içine girsem." dedim. ama yıllar geçtikçe hoş bir anı olarak kaldığını fark ettim.