slogan insanlarının aşırı beğenisine mazhar olmuş bir spor. başka hemen hemen hiçbir spor dalında bu denli bir kusma ritüelinde tezahürat yer almamaktadır. her türden insanın bir araya gelip takımının adı altında birleşerek aynı sözleri höykürdüğü, eşitliğin sağlanıp-!-, suni sınıf ayrımının stad içerisinde kalktığı ve galiz yakıştırmaların/davranışların stad dışında da devam ettiği, en biliçlisinin/entelektüelinin/münevverlikte üst makam işgal etmişinin dahi tuttuğu takım yenilgisi üzerine edecek bir küfürünün bulunduğu sezonluk rehabilitasyon ya da depresyon sağlayan fenomen.
popüler kültürün sağladığı nimetleri eşitsizlik göstergesi olarak algılayanların ve adlandıranların da 90 dakika kilitlenerek, ağlayarak, sevinerek, coşarak, çoşturarak fubolculara birlikte kendilerinin de tribünlerden peşinden koştukları bu top kesinlikle sadece bir meşin yuvarlak nesne değildir. daha fazlasıdır, re'sen ya da manipülatif atakla oluşan/oluşturulan suni dengenin diğer adıdır.
sokaklara çıkıp 5 yaşında çocuktan, 80'lik ihtiyara kadar sevinç gösterisi dedikleri kafa bir milyon modda meskun mahalde silah ateşleyip can alanların varlık nedeni, konuşmayı bilmeyen gerizekalı tipteki futbolculara milyonlarca dolar verilmesi ve büteçeden milyonlarca ytl'nin futbola ayrılmasının sebebi; spor dedikleri gereksiz melun meşgalenin peşinden koşanların tümünün sorumluluğudur.
bir dejenerasyon halinin tam ortasında bulunan bu kesim içerisinde "ben yıllarca bu ülkeyi 3 f ile yönettim" cümlesini duyup örnek verenler ve bunu aşağılayıcı bulanlar dahi vardır. aşağılayıcı bulmak sadece sözü eden liderin coğrafyasındaki salaklara ait bir durum zannını otomatik konumda ürettiğinden üzerlerine alınmazlar. itiraf edin hepiniz/tümünüz/toptanınız salaksınız.
lan bir daha da gelip buralarda; ekonomik yetersizlik, açlık, eğitimsizlik, sağlık problemleri, eşit gelir dağılımı, hukukun şahısa göre işlemesi adaletsizliği, egemen yapının baskısı, uyuşmuş kafalar, çöplüğe dönmüş beyinler, güdülen halk nutukları çekmeyin. siz önce içinde bulunduğunuz çelişkiden kurtulun.
aynı saatte kesişen iki alternatifli eylem var; biri yaşamın herhangi bir alanına dair pozitif bir tepki içeriyor, diğeri ise gs-fener maçı. hangisini tercih edersin sorusuna "ikisinin de yarısına iştirak ederim" diyecek kurnazlar da çıkacaktır. bunların genel savunması da şu şekilde olur: "maçımı da izlerim, tepkimi de koyarım" doğru koyarsın, cebine bileti koyar maça gider gelir ve iki üç hafta onun yorumunu yaparsın. o esnada hayat ne de güzel geçip gitmektedir.
hele bir de tuttuğun takım zafer elde etmişse değmeyin keyfine bizim aç biilaç taraftarın. kupa hayali kurarsın, sohbetlerinin tümü lig fikstürü üzerinden döner, seninle ilgisi olmayan küme düşmesi muhtemel takımları bile takip edersin, karşı takıma ayar verecek mekanizma sürekli aktif konumdadır ve taze bilgiler yükler. maçlar için 1-2 haftadan önce ayarlamalar yapılır, o sürede bütün sohbet hocanın taktikleridir, o oynasın bu oynamasınlar döner durur sohbetlerde.
bunların dışında kalan-kalmışsa-hayatta diğer önemli meseleler irdelenir, insanlığa katkısı olacak çalışmalar gerçekleştirilir-!!-. bütün bu futbol terminolojisini, şunu bunu nereden mi biliyorum...? ulan hergün ofiste bu muhabbetleri yapan öküz arkadaşlarım var, gazetelerin toplamda çeyrek sayfa ayırdığı spor haberleri var, susmayan-dil ishali yaşayan sokak taraftarları var. ulan ezberlettiniz be! bak bir diğer zararınız da dolaylı yoldan empoze imiş. şeriat geldiğinde mini etekle birlikte bu da yasak! dur ben bunu da not edeyim kara deftere.