Son zamanlarda üzerlerinden iğrenç bir mevzi kazanma yarışının yapıldığı insanlardır.
Türbanın veya başörtüsünün (adına ne denirse densin) , özellikle 28 şubat sürecinden sonra , akp iktidarının hitap etmeye çalıştığı kitle tarafından , geçmişteki jakoben uygulamalara bir tepki olarak dini hassasiyetlerin simgesi haline gelen bir materyal olduğunu görüyoruz.
Başbakanın gezi parkı olaylarına karşı düzenlediği mitinglerde sıkça başvurduğu "türbanlı kardeşime saldırdılar" tarzı iddialar , bu insanlar üzerinden bir alan kazanma çabasının açık bir göstergesi. Zaten egemen kuvvetler , yıllardır , bu dışlandığını düşünen insanların hassasiyetlerini kullananarak iktidarlarını sürdürüyorlar.
Öte yandan gezi parkı olayları olarak başlayan taksim direnişinde de bazı direnişçi gruplar "bizde de türbanlılar var" , "türbanlıların başbakana cevabı" vb. çok haklı sebeplerle kendilerini savunmaya çalışırlarken ne yazık ki iktidarın kullandığı yöntemin aynısını kullanarak bir çelişkiye düştüler.
Bu insanların simgeleştirilmesi , wn başta birey olarak kendilerine haksızlıktır. Bir kişinin , zekasını , başarılarını , karakterini , dünya görüşünü bir kenara bırakarak , giydiği bir kıyafetle tanımlamak o kişiye yapılmiş olan en büyük haksızlıktır. Bu kıyafeti giyenin bir kadın olması , bu haksızlığı daha da arttırarak , kendisine biçilen eş , anne tarzı tanımlamalara bir yenisi daha ekler ve onun diğer özelliklerine ipotek koyar. Akıllı ve kendini tanıyan bir kadın , doğal olarak , kendisini bu tip sıfatlarla ifade etmez.
Sonuç olarak , her iki tarafın da tepkilerini bu insanlar üzerinden tanımlamak çok büyük haksızlık ve saygısızlıktır. Bu tip bir tanımlamaya da zaten gerek yoktur. Kafasını çalıştıran her insan iktidara ve yandaşlarına şu soruyu soracaktır.
11 yıldır tek başına iktidarsınız. karşı çıkabilen , tepki verebilen neredeyse hiçbir kuvvet yok. peki bu güne kadar özgürlükler konusunda ne yaptınız ve hala neden bu insanların üzerizden mağduriyet edebiyatı yapıyorsunuz ?
