hakan günday

entry460 galeri
    244.
  1. OTORiTENiN SÜBLiMLEŞMESi ÜZERiNE

    Her türlü otoritenin, sahip olduğu bütün araçları kullanarak, zaman içinde buharlaşmaya eğilimi vardır. Bu eğilimin temel amacı, otoriteye ait moleküllerin havaya karışarak yönetilenler tarafından teneffüs edilmesi ve itaatkârlığın, benimsenmiş davranışa dönüşmesini sağlamaktır. Böylece otorite kendini bir sis dalgası gibi yayarken, yönetilenler de, verdikleri kararların hangisinin kendilerine, hangisinin otoriteye ait olduğu ayrımını yapamaz ve bir süre sonra da, dönüştükleri hali doğal olarak kabul edip otosansürün bilinçsiz uygulayıcıları olurlar. Bu noktada, her ne kadar otorite kendini gizleyip dolaylı ya da dolaysız eleştirilerden kaçmayı başarmış olsa da, yönetilenlerin bedenleri ve beyinleri söz konusu solunumun izlerini taşır. Ve bazı durumlarda, parmak izlerini andıran bu lekeleri görünür kılmanın yollarından biri de sanattır. Görünür olduğu sürece bir tepki hedefi olarak somutlaşacağını, dolayısıyla hüküm sürmesinin zorlaşacağını kavramış olan otorite görünmez olmaya çalıştıkça, sanat da “parmak izi tozu” görevi görür ve üzerine serpildiği, baskının lekelerini gözle seçilebilir hale getirir. Böylece yönetilenler, bedenlerinde ve beyinlerinde taşıdıkları otorite izlerinin varlıklarını fark edip onlardan sıyrılmaya çalışır. Çünkü artık söz konusu izlerin, farkında olmadan üzerlerinde taşıdıkları “yabancı bir madde” olduğunu algılamışlardır. Ayrıca bu izler, herhangi bir hırsızın parmak izlerinden farklı olarak, maddi bir eksilmeden çok, manevi bir eksilmeye işaret eder. Örneğin, biri diz üstü bilgisayarın, diğeri özgürlüğün çalındığını haber verir. Merhamet sahibi olarak yatılan bir gecenin sabahında gaddar olarak uyanmanın açıklaması budur. Sorgulayarak gözlerini kapatanlar, sorgulayanları yargılayarak ya da hoşgörü içinde rüyalara dalanlar tahammülsüz olarak uyanır… insan, doğumundan itibaren her türlü otorite tarafından lekelenir ve hayat, bu izlerden arınmanın mücadelesidir.

    Ancak otorite buharlaşıp yönetilenlerin arasına karışmak için gaz bombası gibi bir araç kullandığında, insan bedeni ve beyni, kimyası gereği bunu derhal reddeder. Söz konusu gaz, havaya da karışamadığından, molekülleri bir noktada birikir ve böylece yeniden somutlaşan otorite boşlukta çırılçıplak asılı kalır. Bu, hırsızın suçüstü yakalandığı ana benzer. Dolayısıyla onu ortaya çıkarmak için herhangi bir “parmak izi tozuna” da gereksinim yoktur. Bütün katılığı ve hastalığıyla, otorite, kurşunî bir bulut gibi açıktadır. Artık onu görmek için yönetilenin başını kaldırması yeterlidir, ancak bakmaya devam etmek ayrı bir meseledir. Tıbbî bir mesele. Çünkü otoritenin gerçek yüzü, çıplak gözle bakılamayacak ve çıplak elle dokunulamayacak kadar tehlikelidir. Dolayısıyla sağlık açısından güvende olup söz konusu eylemleri gerçekleştirmek, ancak bir kask, bir deniz gözlüğü, koruyucu bir maske, bir çift iş eldiveni ve yeterli miktarda anti asitli suyla mümkün olabilir.

    Bütün bunların doğal sonucu olarak, 31 Mayıs’ı 1 Haziran 2013’e ve istiklal’i bir yaprak gibi dökülmek istediği Taksim’e bağlayan gece ve sonrasında Gezi Parkı Direnişçilerinin kullanmış olduğu aksesuarlar, genel kanının aksine, biber gazı etkisinden korunma amaçlı değil, otoriteden mikrop kapmamak içindir.
    0 ...