yazdığı şiirlerin yanı sıra, hakkında yazılan yüzlerce fıkra ve kurgulanan düzinelerce rivayetle de türk edebiyatı'nın en renkli kişiliklerinden biridir.
onun zeka mahsulü şiirlerinin müptelası olan dönemin ünlü romancılarından biri, yazdığı romanın müsveddelerini neyzen'e getirir ve okuyup düşüncelerini söylemesini ister. "bakalım bakalım!" diyen neyzen müsveddeleri alıp gider. aradan uzunca bir zaman geçmesine rağmen neyzen'den ses-seda çıkmaz. bunun üzerine romancı arar-tarar neyzen'i bulur ve aralarında şöyle bir diyolog geçer.
- okuyabildin mi romanı?
- okudum...
- pekiyi! nasıl buldun?
- beğenmedim...
bu görüşe içerleyen romancı fikrini almaya çalışarak;
- iyi de tevfik, beğenmemene sebep nedir onu söyle!
- bak dostum! arzuladığın kadına dersin ki "gel! muaşaka* edelim". o da döner der ki "suret-i kat'iyede* olmaz!" hal böyleyken bir daha sorar mısın "neden? niçin?" diye sebebini. belli ki içi almamıştır seni, beğenmemiştir. üstelemeye ne hacet!
hepten bozulan yazar bu kez üste çıkmaya çalışarak "iyi ama tevfik, sen hiç roman yazmadın ki!" diyecek olur. bunun üzerine sinirlenen neyzen, cevabını yapıştırır;
- bugüne kadar hiç yumurtlamadım ama yumurtanın tazesini-bayatını iyi bilirim.