zamanında üniversite sınavına sadece abimle birlikte gitmiştim. o yüzden bu diyaloglara pek alışkın değilimdir. çünkü şöyle ki; annemle babam benim üzerimden kavga ederler diye sınavlara onları sürüklemiyordum. alınacak olan çikolatayı sınavda yemeyecek olan bendim, ama çikolata metro mu olsun albeni mi olsun, onun tartışmasını yapan annem ve babamdı. işte bu yüzden sadece abim gelsin diyordum. sınavdan çıkıyorken herkes çocuğunun üzerine atılıyordu "nasıl geçti? kolay mıydı? şöyle miydi? matematik nasıldı? sorular uzun muydu? zamanın yetti mi?" bıdı bıdı... ben onların arasından sıyrılmayı başarmıştım işte, bir baktım karşı tarafta gölgede oturuyor abim. ne yanıma geliyor ne bir hareket. zaten o okulun kapısından çıkarken tüm gözler sende oluyor ya hani, sanki "film gibi" programı çekilir gibi. bi' göt kalkıyor falan. gittim abimin yanına, nasıl geçti falan diye soracak sanıyorken, gel buz-parmak alalım sonra da pes oynamaya gidelim demişti. adamdaki rahatlığa bak lan. kfnlgmklsfnsf. ama var ya; sınavın yükü zaten üstümden kalkmıştı, bir de öyle saçma salak sorular sorulmayınca daha bir güzel olmuştu. hiçbir şey olmamış gibi pes oynamıştık.
siz siz olun; kendinize o salak diyalogları yaşatmayın, gerekiyorsa sınava tek başınıza gidin. elinde kuran-ı kerim'le üniversite sınavına ebeveyn mi getirilir lan? hacca mı gidiyorsunuz anasını satayım. bindirmeyin otobüse yolda kalsınlar, getirmeyin. daa çok stres. ha bir de; eğer ki sınava gelirse anne denen varlık, otobüse binmeyi başarırsa ve nasıl geçti diye sorarsa, bok gibi demeyin. çok üzülüyorlar. duygulanıyorlar. yalan atın. çok iyi geçti anne deyin. şıpır şıpır oluyor gözleri. bu sefer mutluluktan ağlıyorlar gerçi.