"Şu denizin uğultusu olmasa. Unuttuğum pek çok şey olacak. Bu saçlarıma üzülüyorum. Bazı günler oluyor yetmiyor yaşamama" Turgut Uyar
yanımızda duran, arkamızdan bakan, önümüze geçip ve başını bize döndürüp nanik yapan yaşam ne kadar da hevesli alacaklarından. yıllar önce söylemiştim aslında; nasıl da devrik duruyoruz yollarda, hayata yakışmıyoruz.
kafamda sürekli koca koca kitaplarla, uzun uzun cümlelerle ve ciddi paragraflarla yaşıyorum. hiçbir kelime yerli yerinde değil, alıp toparlıyorum, durmuyor. cümlelerim yazamadan siliniyor. acaba anılardan elimi mi çekemiyorum? hangi birini unutayım şaşırıyorum. kimi zaman yoklama yapıyorum sanki, sayıp sayıp yerine koyuyorum.
ben düşlerden neden korkar oldum bu kadar? neden yanına yaklaşamıyorum sevdiğim şeylerin, şarkıların, senin? uyuyorum... uyanıyorum... uyuyorum... uyumaktan yoruluyorum. rüyalarım da yok zaten önce onlar terk etmişler. sonra uykuyu azaltıyorum yine de geçmiyor bir türlü yorgunluğum. bitmiyor.
sıfırdan başlamanın asla sıfırdan başlamak olmadığını anladığımda en başında olsaydım eğer hayatın, daha çok şey mi değişirdi bilmiyorum.
sonra, bir mart sabahı önüme bir güvercin düşüyor, öpüp başıma koyuyorum. bu güvercin hep düşse ya böyle önüme diyorum. olmadık bir umut işte.
ah bu mevsimde ne güzel olur kuşlar.
sonra yine anımsıyor ve kalabalığa karışıyorum. bu çağın insanı değilim, ama bilmek yetmiyor. yaşamak zoraki ve acıklı bir hâl alıyor. çünkü biliyorum mutluluk için de mutsuzluk için de derin, iyi bir cesaret gerekiyor.
oysa, ben yürürken adımlarımdaki ıhlamur kokularını duymayı özlüyorum. insana çocukluğunu, güzel anılarını hatırlatıyordu..
hayat; biraz sessiz ve sakince yanımdan yürümeyi dene, ben eşlik ederim içindeki melodiye.