bir gemi gecenin son çeyreğinde son seferinden dönerken selam ederdi düdüğü ile kız kulesi çaprazda iştirak ederdi. hafif esen rüzgar yaralı ruhu inceden okşardı dahda yaraları kanatmadan. gökyüzü yıldızların denize yansımasıyla oluşturduğu yakamozlar aydınlartırdı denizin üzerini. ruhun dalar giderdi karanlık ufka, dalga sesleri kayalıklara her çarpışında sana hüzzam makamından bir parça icra ederdi. balıklar ağlardı kederlerimize. istanbul tek sevdiğim asla sahip olamadığım şehir. o sahil, oralarda bi yerde hiç gitmemiş olsakta geceleri ruhları göndererek mal ü hülyalara daldığımız geceler...
haytta zor yoktur imkansızlıklar sadece zaman alır neyi ne kadar istediğine bağlı, sonuçta hayatta herşey mümkün. karanlık... o sahildeki derinliği bilinmeyen ufuk gibi karanlık herşey. anlatılcak ama anlatılamayan o kadar çok şey var ki. kaçtığımız gerçekler, bi insan neden gerçeklerden kaçmak ister ki zamanı yavaşlatmak gerçekler acıdır belkide ondan olsa gerek... hep omuz olan bendim, benim bile bi omuza ihtiyacım olduğunu unutalı çok zaman geçti. kimseye etmem şikayet çalarken bu cümlelerin dökülmesi tesadüf mü yoksa başımı yasladığım omuzun bana verdiği huzur mu bilmiyorum. sayfalarca yazsamda ana konuya gelemem belkide. hayaletliği gerçeklerden kaçmak için seçtim gerçekler zamanında çok uzakken sen yaşlanmaya başladıkça yakınlaşıyorlarmış hayat bunu sana öğretiyor. korkuyorsun kaybetmekten kaybetmeyi bi aşkta öğrenmiştim ben halbu ki.
bilmem ne hayal kurduğun ve hangi gerçekten kaçtığınla orantılı olsa gerek hepimizin hayaleri ve yüzleşmek istemediği gerçekleri vardır bu hayatta. benim gerçeğim ölüm, adını sevdiklerime bile yakıştıramayıp dile getiremediğim ölümherşeyden kaçarsın saklanırsın unuttum dersin, kendini unutmak için uykuya yahut içkiye bile verirsin ama iki şeyden kaçamazssın birincisi gerçek aşk diğeri ise ölüm kaçamassın eninde sonunda yüzleşirsin aslında şu kelimelerden çıkan sonuç ben ölücekmişim gibi görünsede değil
sevdiklerimi kaybetme korkusu benimkisi bu öyle bi korku ki düşün, daha senden alıp götürmeden verdiği o his o acı burda 29 harfe sığmaz.
sığmıycakta öyle derinlere gömdüm ki bu gerçeği kabullenemediğim acıları dile dahi getiremiyorum. boşluğa düşüyorsun sonunu dibini bilmediğin bi boşluk bırakmışın kendini tek tutunduğun bi parça dal sevdiklerin, sonrası yok. dönülmez akşamın ufkundayız çalıyor şuan, bu bana geçmişi hatırlatıyor. henüz kaybetmediklerimizle kaybettiklerimiz arasındaki o ince çizgi gibi bu parçada
babannem geliyor aklıma bu parçada ben çocuken çok hayal kurardım geleceğe dair ve hayat sana asla hayal kurmamayı öğretti zamanla
heleki gelecekle ilgiliyse. misal hep istedim babannem ananem dedem evlendiğimi görse düğünüme gelse 6-7 yaşında bi çocugun hayaliydi bunlar. çocukken hayalerimiz ne kadar masummuş meğerse ama kader ölüm gibi kavramları büyüdükçe öğreniyorsun
önce dedem sonra annanem öldü gitti her gidiş o çocugun bi hayalini aldı götürdü uzaklara sonrada babannem derken bakmışız 30 dayız
hayallerin biri bile gerçekleşmedi şimdide diyorsun ki yaş 30 ailenin yaşı ortada ya bişey olursa birine diye
birine bişey olsa evlenmem neden çünki evlendiğimi ya ikisi görsün ya hiçbiri.
belki saçma bi düşünce kimileri için, belkide ailenin sana bugüne dek yaptığı fedakarlıklara karşı bi vefa, saygı duruşu kimbilir.
korkular sarmışken o benliği sevmek çok uzak kalıyor. erteliyorsun onlar gidince bigün işte o gün bende herşeyi bırakıp berduş olacağım ismail abi misali. bi sahilde olurum giden gemilere el sallarım gemide umutlarım hayalerim ve sevdiklerim olur onlarda el sallar kimbili aşk 3 harfli değil aslında onu adlandıran bişr bedene koyan bizleriz.
o gittiğinde ise hiçbirşey eskisi gişbi olmaz asla sevmeler bile tat vermez ruhuna. her gözde ilki ararsın ama bulamazssın
yolda yürürken attığın her adımda merdivenlerden çıkarken bastığın her basamakta onun adını hecelerken bulursun kendini. onsuz bir şehire yürüdüğün yolara adını kazırsın adeta.
o gider, sen söyleyemediğin o iki kelimeyi çürütürsün içinde. ama sevgin aşkın büyür, çok büyür saplantı olduğunu düşünürsün ama değildir. çünki beslediğin o saf duygular sapkın birer düşünceye dönüşmemiştir.
sen geçmişte sıkışmışsındır onda kalmışsındır o ise başkalarının hayatlarına karışmıştır....