10 metrelik bir kulenin tepesinde, karnını içine çekmiş Ben Buradan Atlarım yarışmasında, bütün Türkiye birazdan komik düşeceği atlayışa gülmek için beklerken Bayhan ne düşünüyordur acaba? Sabıkalı bir aşçıyken Popstara katılarak Türkiye çapında büyük bir şöhrete sahip olması, ardından iki albüm çıkarmasına rağmen bir türlü şöhreti paraya çevirememesi ve sonrasında kendini bir çiğköfte tezgâhında bulmasını her seferinde bir Züğürt Ağa filmi gibi gözünün önünden geçiriyor mudur? Şanssız başlayan bir yaşam serüveninde tam da talih kuşunu yakalamışken neden bir türlü işlerin yolunda gitmediğine, şanı şöhreti neden bir türlü paraya dönüştüremediğine bir cevap bulmuş mudur acaba?
Ne kadar çok yarışma ve bu yarışmaların ne kadar çok birincisi, ikincisi, Bayhanı var etrafımızda. Şöhretzadelikten şöhretzedeliğe geçen ne kadar çok ünlü isim girip çıkıyor popüler kültür haritamıza? Gelin görün ki nerede ise hemen hiçbiri dikiş tutturamıyor. Evlilik programının şöhretlileri Adanada bir otel odasında altın vuruştan gidiyor. Biraz daha şanslıları Bülent Ersoyun jüriliğinde taçlandırdıkları birincilik kariyerlerini Anadolunun ücra pavyonlarında devam ettiriyorlar. Kimi şöhretin göz kamaştıran ışıkları sönünce kaportacı dükkânına mahzun bir şekilde geri dönüyor, kimi ise elde avuçta kalanla kendini 10 metrelik bir kulenin tepesinde yapayalnız buluyor.
Kurulamayan sistem
Aslına bakarsanız Bayhan ve diğerleri doğru kurulamayan bir şov sisteminin sadece kurbanları.
Bugün hangi alanda olursa olsun Türkiyede şov dünyasının en büyük eksikliği sahnenin arkasında yaşanıyor. Nitelikli bir yapımcı, iyi bir menajer, vizyonu olan bir PR şirketi yok denecek kadar az! Şöyle bir Türkiyenin yıldızlarını gözünüzde canlandırın, yüzde 95inin etrafında akrabalarını görürsünüz. Ünlü şarkıcının menajeri kardeşidir, ünlü talk showcunun muhasebecisi abisidir, ünlü dizi oyuncusunun şoförü amcasının oğludur, ünlü futbolcunun süpervizörlüğünü babası üstlenmiştir. Bu tablo bizim show dünyasındaki basiretsizliğimizin ve az gelişmişliğimizin hem nedeni hem de sonucudur. Şöhret yolunda yabancılara güvenilmez. Para aileden çıksın istenmez. Küçük olsun benim olsun vizyonu değişmez. Günü kurtarmak hırsı geleceğe yatırımın yolunu keser. Bu yüzden Edirnenin dışına çıkamayan, Türkiyeye hapis aile işletmelerine dönüşür ünlü şov dünyamız...
Dün akşam istanbul, 1994 yılında Kanada Ontario şehrinde hayata gelen 18 yaşına yeni basmış bir dünya starını ağırladı. Justin ile Bayhanın kaderi bir noktada kesişebilirdi ama olmadı. ilk fark Justin şanslıydı, ingilizce konuşulan bir ülkede dünyaya gelmişti. Bayhan açığı televizyon gibi büyük bir fenomende yakalayarak kapatmıştı. Justin 2007 yılında YouTubea videolar yüklerken aklında günün birinde istanbula gelip ergen kızların bağırtıları ile karşılanacağı, Türk polisinin pasaport kontrolünden pervasızca aldırmadan geçeceği kadar bir şöhretin hayali bile yoktu. Bayhan ise şöhreti yakalayalı 4 yıl olmuş, şimdi ne yapacağını düşünüyordu. Justinin şansını çeviren yüklediği videoların işi bilen bir yapımcının gözünden kaçmaması oldu. Amerikalı yetenek direktörü Scooter Braun, Justin Bieberi Atalantaya çağırdı. Justin üzerine atladı. Bir anda şov endüstrisinin bildik kuralları işlemeye başladı. Justine afili bir imaj dikildi. Ünlü bir sevgili, şöhretli arkadaşlardan yeni bir çevre ve elbette paparazziler! Scooter Braun şov dünyasının yeni kurallarını çözmüştü; Artık kimse sadece müziği düşünmüyor. Şöhret bir multimedya işi. 20 yıl önce belki kaç tane albüm satıldığı önemliydi. Ama şimdi Almanyanın küçük bir kasabasında tanınıp tanınmamanız önemli. Dünya artık çok küçük. Bunu yapan da internet diyordu. Ünlü yapımcıdan bayrağı ünlü bir oyuncu devraldı. 14 yaşındaki oğlu da bir Bieber hayranı olan Will Smith, Justine kol kanat gerdi, sahne arkasından mentörlüğünü üstlendi. Justin Bieber bir Bruno Mars kadar güçlü müziği ya da sesi yoktu ama ne gam! Kanadalı yetenek direktörü Jake Gold, Justin Bieberi yetenekli bulup bulmadığı sorusuna; Öyle yoğun bir pazarlama var ki bu yüzden yetenek varsa da göremiyoruz derken durumu özetliyordu.
One Direction da var
Benzer bir hikâye de ingilterede yaşandı. 2010 yılında ingilteredeki X Factor yetenek yarışmasının 5 ünlü kaybedeni vardı. Aslında hepsi solo bir kariyer rüyasının peşindeydiler. Ünlü yetenek avcısı Simon Cowel hepsini ikna edip bir araya getirdi. Önce bir single hazırlandı, bağlantılarla bütün ulusal radyolarda çalınmaya başlandı, ardından grup bütün radyo istasyonlarını tek tek dolaştı. Ünlü isimlerle düetler yapıldı. Dünyayı sarsan One Direction, sıradan bir yarışmanın 5 kaybedenini bir araya getiren yetenekli bir yapımcı sayesinde işte böyle doğdu.
Justin bugün dünya turuna devam ederken, Bayhan o kulenin tepesindeyse inanın bunda sadece Bayhanın suçu yok.
Günümüz şov dünyasında şans ya da yetenek arka planda altyapı ve vizyon olmayınca pek bir şey ifade etmiyor.