sevdiğimin benden tamamen ayrıldığını anladığım gün, yıkılmıştım. boğazımda elma kalmış gibi, yutkunamıyordum, sürekli bir baskı, stres, göğüs kafesimde inanılmaz bir ağrı ve huzursuzluk. hissedilen duyguların insan metabolizmasını bu kadar etkileyeceğini düşünmezdim, işte ilk o gün sigara içmeye karar verdim, çıktım balkona, baktım etrafta kimse yok, sonra attım elimi cebime, sigara yok. sigaranın olmaması çok normalmiş. doktor söyledi. hayatımda hiç sigara içmemiştim ve pakette taşımıyordum. işte o gün, sigara içmek için bakkala gidip parayla sigara alındığını öğrendim. sigara içmek için bir sigara olması gerekiyormuş. hep filmlerin yüzünden. adamın canı sıkılıyor, don atlet balkona çıkıyor sigara içiyor. nereden bilebilirdim. dedim allah belanızı versin, sigaraya yapılan zamma sövdüm biraz, dirseklerim balkon demirlerine yaslanmaktan yavaş yavaş ağrımaya başlamıştı ki; çöp tenekesinin 0,002 mil kuzeydoğusunda biri minili bayan biri kaslı erkek olmak üzere iki bdpli kedi gördüm. onlar bile sevişiyorlardı lan. balkonun dibinde duran mandal sepetinden bir adet pempe mandal aldım. mavi mandalın yayının şaftı kaymış olmasına rağmen bile bile sapasağlam pempe mandalı aldım. attım bu liselilere. aman allahım! kaslı kedi bana bir baktı! ben diyeyim cin, siz deyin lucifer! yok böyle bir tip. hemen koştum içeri kaçtım. yatağımın içine sokuldum. kul eyüzü bi rabbinnaz duasını okudum, ellerim tirim tirim titriyor. abim de haxball oynuyor. lan dedim oynama şunu kota dolacak. 4 cigabaytı 29 lira, 2 yıl sözleşme imzalatmışlar pezevenkler. iptal ettirince para istiyorlar. neyse abimin de huzurunu bozdum işte. sonra gel lan gel öpçem dedim. yaladım suratını kaçtım mutfağa, açtım dolabı. ahh! dolapta gördüm mü mandalinayı... bu mevsimde mandalinanın dolapta ne işi var diye düşündüm. tek başına kalmış dolabın içinde yavriy. yarım kalmış içi yoğurt dolu tasa dayanmış mazlum mazlum bakıyor. ben sevdiğimi hep mandalinam diye severdim. yine gelmişti aklıma. yıkıldı yüreğim, yandı bağrım. mutfağın o cins halısına serildim. hareket edemediğimi fark eder iken ayağımı bilinçsizce duvara yasladım, epey serinmiş. yaz ayıydı. ortalık kavruluyor tabi. annem uyanmış bu seslere. bu ne hal oğlum dedi. zeytin düşürdüm anne onu arıyorum anne dedim. niye sırtüstü arıyorsun demesin mi! yazıklar olsun anne dedim, kalktım. mutfağın kapısını çarpıp gidecektim ki yaz ayı diye mutfağın kapısını çıkarmış babam, ayağımıza dolaşıyormuş kapı. onu da yapamadan gittim salona, izmirli çağdaş elit misafirlerin popo uçlarıyla oturduğu koltuğa aristokrat kesimin tek düğmesi kopuk gömlekli ak partili amcalarının edasıyla camış gibi yattım. tam o sırada uyandım. rüyam biterken yatıyordum, uyandığımda yeni kalkmıştım. n'oluyor emenike dedim. elim alışmış olduğundan hemen telefona gitti. 5 mesaj 3 cevapsız arama. 1'i turkcell'den, 1'i garanti bankasından. 3'ü ayrılık mesajını yazmış olan sevdiceğimden. mesaj yarım gelmiş bir daha atmış. hayatımın dönüm noktasında mesaj yarım geliyor. baz sıteyşınlarınızın allah belasını versin. tam hıçkıra hıçkıra ağlicam mesajda (devamı gelecek) yazıyor. bunun devamı daha ne olabilir zalım operatör dedim. hıçkırdım.