mars'taki kısa kesilmiş çimenli bahçesiyle evimi
hiç sahip olmayacağım çocuklarımı
spinoza'nın kankası
yahut titan okyanusunda insanlar henüz ayak basmadığı için huzuru bozulmamış
ilkel bir yaşam türü ferdi olduğumu hayal ediyorum bazen
bazen acıyorum kendime, tüm cahilliğime
procrastination nöbetlerim, ibs ve sıçtın mavisiyle ahenkle dans edip
cehennem ederken güneşli serin sabahlarımı
ve sonra chopin gelip dindiriyor zamansız acılarımı
bundan iki asır önce ahşap çubuklar üzerinde ukalaca yapılmış birkaç parmak hareketinin,
bir hoparlörde yarattığı ses dalgalarını kulağıma akıtarak
hiç duymuyor olma ihtimalim olsa bile
hiç var olmamış olma ihtimalim üzerinde, bana ait olduğunu sandığım quark'ların
yoğunlaşmış hava olabileceğine kaptırıp kendimi
ya da aklımın alamayacağı boyutlardaki enerji ipçiklerinin hızdan öte titreşimlerine,
sonra fazlasıyla gerçekçi olacak ölümümden sonrasını görebilmenin
kolaylığı ve yarattığı hezeyanları azaltmaya çalışıyorum biçare
bazen kendimden geçip pazar sabahının kokuma buladığı yatakta
yok ediyorum yer çekimini zihnimde
ve züppece doğruluyorum bitirerek o muhteşem anı
evrimime tamamen ters
ilk kez tatmış olabileceğim o hissi
bilinmeze fırlatarak amansız
ve fizik yasalarının benden daha kararlı yapısına söverek
bazen neden metin yerine şiir tercih ettiğimi anlayamıyorum
nefret ettiğim halde etkileyici olmaları için bir araya getirilmiş manasız devrik cümle topluluklarından
ama güzel yanı da burada ya; dilediğim kadar saçmalayabiliyorum
gürültücü insanlardan uzakta, onların kaba hareketleri ve can sıkan yaşama haklarından