kemalist gençlerin 23 nisan'dan 23 nisan'a hatırladıkları, 24 nisan'da tatil mi? diye sorguladıkları, osmanlı torunlarının esasında 1 kasım 1922 tarihli osmanlı'nın yıkılışını kutladıkları ve kutlattırılmaya alıştırıldığı bayramdır.
Bazı gençler Osmanlıyı Atatürkün yıkmadığını zannediyorlar. Osmanlının düşmanlarımız tarafından yıkıldığını ve M. Kemalin de bunun üzerine Türkiye Cumhuriyetini kurduğunu düşünüyorlar.
Oysa bu kesinlikle doğru değil
Osmanlı, M. Kemal tarafından, üstelik Milletvekillerini tehdit etmek suretiyle yıkılmıştır. Zaten kendisi de Nutukta bunu övünerek belirtmiştir.
1 Kasım 1922'de Osmanlı imparatorluğu münkarizdir (yıkılmıştır) denmiş ve Saltanat, yani Osmanlı imparatorluğu resmen sona erdirilmiştir.
M. Kemal, Saltanatın kaldırılması müzakerelerinde şunları söylemiştir:
Efendiler! Içinde bulunduğumuz şartlara rağmen safsatayla, münakaşayla, nazariyatla vakit geçirdiğimizi görüyorum. Hakimiyet ve saltanat hiç kimseye ilim icabıdır diye münakaşa ile mügalata ile verilmez. Hakimiyet ve saltanat kuvvetle, kudretle, zorla alınır. Türk milleti de hakimiyet ve saltanatı bil fiil isyan ederek kendi eline almıştır. Bu olmuş bitmiş bir durumdur. Mesele, `hakimiyet ve saltanatı bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız´ meselesi değildir. Mesele bu zaten olmuş bitmiş durumu ifade etmekdir. Bu herhalde ve mutlaka olacaktır. Burada toplananlar meclis ve herkes, meseleyi bu şekilde görürlerse fikrimce uygun olur. Aksi takdirde yine hakikat ifade olunucaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.
M. Kemal zaten yaptığı herşeyde, diktatörlüğünü maskelemek için; Millet bunu yapmıştır der. Burada da yine aynı şekilde Millet yapmıştır ifadesini kullanmıştır, fakat Milletin Vekillerini kafalarını kesmek ile tehdit eden de kendisidir. O halde nasıl Millet yapmıştır??
Demek ki maksat; diktatörlüğü maskelemektir
M. Kemal, Nutukun hadiseyi anlatan bu bölümünde Saltanatın kaldırılmasının genel ve düşünsel nedenlerine değinmez, ancak bir dizi sert ifade ile Padişah ve Sadrazamın uzaklaştırılmasını haklı gösterir:
Bütün menfaatlerini mülevves (pis) bir tahtın, çürümüş, çökmüş ayaklarına sarılmakta gören , idrakten mahrum, vicdandan mahrum, birtakım insanlar , ahmakça teklifat , sefil adi bir mahluk alçak , Aciz, adi, his ve idrakten mahrum diye küfürler savurarak adeta ağzının ishal olduğunu cümle aleme ilan etmiştir.
Halbuki, evvelce gerek Padişah Vahidüddin (rahmetullahi aleyh)e, gerek Saltanata ve gerekse Hilafete methiyeler dizen bizzat kendisiydi.
Örneğin TBMMnin açılışının öncüsü ve en örgütlü son kongrede, Sivas Kongresinde, şöyle and içmişti:
Makam-ı Celil-i Hilâfet ve Saltanata, islâmiyete, Devlete, millete ve memlekete manen ve maddeten hizmetten başka bir gaye takip etmeyerek çalışacağıma namusum ve bilcümle mukaddesatım namına vallah, billâh.