bir dostu yüz üstü bırakmaktan farksız.
ya da kadim bir dostun seni yüz üstü bırakıp gitmesinden bir farkı yok.
aşağı yukarı on üç senedir aralıksız süren bir dostluğumuz vardı bu emmiyle. şimdi bırakmaya çalışıyorum. ben unutmaya çalıştıkça o da kendisini unutturmamaya çalışıyor. her köşe başında karşıma çıkıyor. bir sabah kalkıyorum dilim yara olmuş. bir başka gün yanağımda kocaman bir kırmızılıkla uyanıyorum. geceden öpmüş beni. hemen kıçımı kontrol ediyorum acaba oraya da hallenmiş mi diye. allah'tan ki henüz sikmedi. sürekli başım dönüyor. ellerim titriyor, zor yazıyorum şu an bile. iki hafta oldu, deli gibi özledim.
en kötüsü ise o boşluk hissi. güzel bir yemek yedikten sonra, bol köpüklü bir kahve içtikten sonra, yahut ne biliyim işte biten herhangi bir şeyden sonra içinde sigara içme isteği oluşuyor ve sen artık sigara içmediğini idrak ettiğinde, merdivenden inerken bir basamağı pas geçmiş ve boşluğa adım atmış gibi oluyorsun. bir müddet havada asıl kaldıktan sonra da pat diye kapaklanıveriyorsun yere.