turgut özal ülkenin gördüğü bütün sağcılardan farklı bir adamdı. misalen hepsi ötekini rahmetle veya saygıyla anar, taraftarları da öyle yapar.
ama özal, adnan menderes'ten de, tayyip'ten de, hoca'dan da, demirel'den de, türkeş'ten de farklıydı.
bir kere komünizmin hiç uğramamamış olmasına rağmen ekonomik anlamda demir perde ülkesi diyebileceğin bir ülkeye serbest piyasa ekonomisini 2-3 sene içinde tam manasıyla getirmiştir.
özal dediğin zaman türk siyasetinde o tek başına bir dönemdir, ekoldür.
yani tayyip erdoğan hükümetler akp dönemi diye bilinir... çünkü akp de bir ekoldür. ama özal dendiğinde anap akla gelmez. anap demek özal demektir, özal demek anap demek değildir.
kısacası döneminin tek adamıdır.
iktidara gelişinden birkaç ay sonra istanbul üniversitesi'nden bir hocanın başörtüsüyle derse girmesiyse özal'ın negatif taraflarını anlatmaya başlamak için basacağınız ilk basamaktır.
akabinde 28 şubat'a kadar uzanan, darbe sonrası boşalan meydana radikal islamcıların ve ayrılıkçı kürtlerin doluştuğu bir süreç yaşanmış; kazanansa onun onda biri kadar siyasi derinliği olmayan bugünkü iktidarlar olmuştur.
özal ulusalcılar ve solcular tarafından haklı sebeplerle sevilmez, ancak adnan menderes'e duyulduğu gibi ölümüne de nefret duyulmaz.
çünkü özal bir yerde neyse odur. üçkağıtçı veya takiyyeci değildir, kalitesi de yerde sürünmez. hatta diğer sağcılara göre bayağı da dobradır.
hakkında söylenmesi gereken bir şey daha vardır ki kendisi çok sağlam bir yiyor ama çalışıyor adamıdır. bunun hala soyu tükenmemiş olan zengin ettiği insanlardan anlayabiliriz.