okan bayülgen

entry5808 galeri
    588.
  1. belirli yayıncılık ilkelerine sahip, zeki, etik anlayışını onayladığım kendi deyimiyle "televizyon figürü"dür. Elbette farklı meslek kimliklerine ve rol modellerine sahiptir ancak kanımca bunların hepsini, yapay bir yüz olarak değil "kendisi" olarak yürüttüğünden ve kendini her an yenileyebildiğinden, geliştirebildiğinden dolayı, hakkında yüzlerce görsel ve işitsel medya aracının konusu haline gelmiş, etik açıdan "iyi" bulduğum, çok başarılı bir insandır. Kendime göre yapmış olduğum nacizene farklı meslek veya programcılık alanları ve bunlarda okan bayülgen'in yapıp ettikleri şu şekildedir:

    Eğlence Programı: Diğer eğlence programı yapan ünlü kişiler gibi tek bir formata bağlı kalmamış, belirli etik ilkelerini koruyarak sürekli kendi programcılık anlayışını ve programını yenilemiştir. Bu nedenle bugün bu kadar izlenmektedir.

    Fotoğrafçılık: programcılıkta belirlediği ilkeleri bu alanda da değiştirmemiştir. örnekse; Photoshop kullanarak olmayan bir fotoğrafı sunmaz. yapay, süslenmiş, kandırma amacı güden her şeye karşı olma sebebi ile bu alanda da yalın ve dürüst olmayı seçmiştir.

    Tiyatro ve Sinema: Oyunculuk konusunda, elbette oyuncu olmayıp oynayanlardan daha başarılıdır ancak tiyatrocu olmayıp yalnızca izleyen türk izleyicinin -ben de dahil olmak üzere- görsel açıdan, tiyatro konusunda nesnel bir eleştiri yapması mümkün değildir. çünkü okan bayülgen bir simge/figür/kült bir imaj haline gelmiştir ve bilinç düzeyinde bu imajı unutarak izleyip değerlendirebilmek bizler için mümkün olmamaktadır. bu nedenle diğer tiyatrocular ve yönetmenler tarafından başarılı bulunması, gerçekten iyi olduğunun kanıtıdır.

    Tartışma Programı: daha önce meslek gruplarıyla ilgili yapmış olduğu, bilgilendirme işlevinin yanında eğlendirmeyi başardığından izlenebilirliği yüksek programlardır. Okan bayülgen'in konuklarına sorduğu sorular, başka programcıların kendilerinin kibar olduğunu zannederek ya da seyirciye yalakalık yapmaktan, gülümseyip fiziğini göstermeye çalışmaktan
    kasım kasım kasılarak doğru düzgün konuşamayan sunucuların aksine, çok doğal seyreden, ekran başında öğrenmeyi istediğimiz noktalara temas etmeyi başaran sorulardır. bayülgen'den başka kimse, aynı konuk grubuna "gerçekten merak edilen" soruları sormamaktadır. sıkıcılıktan uzak, gerçekten yeni bir şeyler öğrenebildiğimiz tartışma programları, okan bayülgen ile hayatımıza girmiştir.

    Siyaset/tartışma programı: daha önce yapmış olduğu programlardaki, yapaylıktan uzak, yalın sorular sorma ve izleyiciyi keriz yerine koydurmama geleneği bu programda da devam etmiştir. açık sorular ve açık cevaplar bulunmaktadır. lafın saatlerce dolandırılmasına, yüzlerce imalı cümle kullanılarak kafa karıştırılmasına izin vermemektedir. bir yandan da herkesin aklına takılan ve daha önce siyasetçilere sorulmayan en basit soruları sormakta ve siyasetin temeline ilişkin olan her şeyi açığa çıkararak, beyni sulanmış, sorgulamayı unutmuş izleyiciyi, yeniden düşünmeye, sorgulamaya, içi boşaltılmış kavramları anlamlandırmaya yöneltmiştir; ki bu da kanımca şu anda Türkiye'de en çok ihtiyaç duyulan şeylerden biridir.

    hakkında yapılan eleştirilere gelirsek:
    soru: Bu adam magazini eleştiriyor, niye bunların içinde peki? mankenlerle niye çıktı? konukları niye magazin dünyasından? vb. ilk olarak; "zenginin malı, züğürtün çenesini yorarmış" deyimi ile başlanabilir bu konuya. insan, sosyal bir varlıktır. sosyal çevrenizdeki insanların mesleklerine, gelir durumuna, gittikleri yerlere baktığınızda, kendinizden bir şeyler mutlaka bulursunuz. gelir durumunuz ani bir yükseliş gösterirse ve herkes tarafından tanınmaya başlarsanız, sokakta elinizi kolunuzu sallayarak geçirecek vaktiniz veya gidebileceğiniz normal bir kafe gibi seçenekleriniz yok olacaktır. ikinci olarak; bazı şeyleri, içinde olmadan eleştirmek zordur, çünkü bir tarikat gibidirler. içine girmeden orada ne olduğunu bilemezsiniz, dışa kapalı oldukları için de rastgele yorum sallayamazsınız. bu durumda, bu ortamın adamı olmalı ama aynı zamanda, bu ortama dışarıdan bakabilmeniz gerekir. diğer yandan da içeridekilere, dışarıdan nasıl göründüklerini de gösterebilirsiniz. bunların hepsini bir arada başarmak çok zordur: medeni cesaretiniz, bilgi ve görgünüz, kültürel analiz yapabilme yetiniz, karizmanız, zekanız ve sağlam bir kişiliğiniz olmalıdır. birçok insan magazinel insanları eleştirerek para kazandıktan sonra, kendisi aynı dünyada kaybolmuş ve daha ileriye gidememiştir. Okan bayülgen ise bu konuda çok akıllıca hareket etmeyi başarmış ilk insandır. üçüncü olarak; magazini ve şu andaki yayıncılık anlayışını eleştirmek aynı zamanda kimsenin özel hayatının bu kadar vıcık vıcık önüme serilmesine ve aptal yerine konmaya ihtiyacım yok demektir. herhangi bir insanın mankenlerle çıkıyor olması, sadece onun kişisel beğenisiyle ilgilidir. ayrıca girilen ortamda seçilesi en uygun kişilerin kimler olduğu -biraz önce yukarıda da yazdığım gibi- dışarıdan karar verilecek ya da yargılanacak bir durum değildir.

    soru: bu adam niye hala uğraşıyor? alsa parasını, gitse tatil yapsa ya mis gibi? niye bir de siyaset programı yapmaya başladı? işte tam da bu soruların cevabı yüzünden okan bayülgen çok başarılı bir insan. televizyonda, televizyonun kendisini eleştiren, siyasetçilere açık sorular sorabilen, yalın ve dürüst kaç program kaldı? türk televizyonu, artık o kadar büyük bir balçığın içinde ki, aynı türkiye'nin kendisi gibi, izlenebilecek hiç bir şey kalmadı. en azından birileri, bu düzeni, abuk subuk yayınları eleştiriyor da, bir kısım izleyici kendi temsilini görebiliyor televizyonda. bu adam, kendisi de giderse geride nelerin kalacağının farkında.

    son tartışma programına gelirsek (özlem siyasette yeni):
    programda okan bayülgen'in eleştirdiği durum, konuğun bayülgen'in hitap tarzını yadırgayarak, tüm siyasetçilerde bulunan bir özelliği dışa vurmuş olmasıdır. ilk cümle: "özlem siyasette yeni, değil mi 'efendim'" dir. yani hitap cümlesinin içinde "efendim" kelimesi geçmektedir ki biraz önce kendisine "abi" diye hitap edilen konuk rahatsız olmazken, "özlem" nedense aşırı gerilmiştir. hatta "özlem", şu anda da siyaset yapıyoruz, hitap tarzı hakkında konuşuyoruz lafını da algılayamamış ve sadece "soyadı" kısmına takılıp kalmayı başarmıştır. "türk toplumundan geliyorum.." söylemleri de fazlaca alıştığımız halka yalakalık yoluna sapışlar olduğundan, bayülgen bunu eleştirmeye başlamıştır. başta "özlem" çok sert bir biçimde tavır koyduğu halde, sonradan ortamı yumuşatmaya çalışmıştır. tartışma siyasi düşüncelerle ilgili değil, tamamen tavırla alakalı bir tartışmadır. ancak konu çok uzamıştır. programın süresinden yenmiştir, bu açıdan bayülgen'in yalnızca bu program için, konuyu gereksiz yere uzatmış olması eleştirilebilir.

    sonuç olarak; insan büyük çıkarları olan bir yeri eleştirmez, eleştiremez. eğer eleştiriyorsa, arkasında bıraktığı kötü çamurları yoktur. kötü çamurları yoksa, bu insan dürüstlüğüne güveniyordur, hep dürüst olmuştur. hep dürüst olmuşsa, yaptığı ve yapacağı şeylere güvenmek gerekir. güvenmek gerekiyorsa, sadece belli bir olaya takılıp, o insana dair her şeyi acımasızca eleştirmemek gerekir.
    1 ...