taşınma günü yaklaştıkca sanki kıyâmet günü geliyormuşcasına gerilinen durum.
alışkanlıklar zor bırakılır, misÂl her gün girilen siyah kapılı apartman, 35 yıllık binanın verdiği yüksek tavanları görmek, örgülerle çevrili asansör, geniş ama az sayıda odalar...
tekdüze gibi gözüken bu durum insana sâbit düzeniymiş gibi gelir. hayat mücÂdelesinde dalgalarla boğuşan bir gemi gibidir evi, yaşadığı yer. şimdi ise gemi değiştirecektir. yeni gemi nereye götürecektir onu? hızı nasıldır? özellikleri nedir?
düzeni bozulurmuş gibi hissettiren eylemdir bu. yeni yer eğer beğenilmiyorsa istenmez günlerin geçmesi. dursun .mına koduğumun günleri...
anneniz önünüze boyunuz kadar koliler atar, "git kütüphÂneyi boşalt, bilgisayarını topla, gitarlarını kaldır, bak hÂl oturuyo kalk o kara sayfanın başından canım çıktı" diye arka planda fon müziğiymişcesine söylenir durur.
beni buraya demirleseler...
yaşadığımız ülke gerçeklerinden birisi de halkı soymanın, seçilmiş yöneticilere zevk vermesidir. yeni bir eve su bağlatmak için ankara'Da 900 milyon lira bayılmak gerektiğini söylesem ne dersiniz? ne düşünürsünüz?
gazı kestir, kartı değiştir, telefon numarası iptal et, yeni numara al, elektrik bağlat, internet kestir, yeni hat al, ebesininki artık...
bir de yeni mekÂnın şehirdeki konum farklılığı koyar. bilmediğiniz otobüs numaraları, bilmediğiniz yollar, bilmediğiniz sürede eve varışlar, şehir merkezine indiğinizde eskiden hiç hissetmediğiniz bir telÂş, geri dönüş düşüncesi...
hayat deli gibi akan bir nehirse ileride kollara ayrılır ya da bir yerlere bükülür, siz de s.ke s.ke tâkip etmek zorundasınızdır.