Gecenin bir yarısında odanın kapısını açıp;'kalk ders çalış' diyendir.
işte o anlarda da en çok kızılandır.
Çocukken oynanan,gençlikte kavga edilen,orta yaşa doğru anlaşılan ve sonrasında da çok özlenendir.
4 yaşında mandolin,5 yaşında satranç verendir çocuklarının eline..
illa ki kitap okusunlar,ama iyi kitap okusunlar diye Dostoyevski'den Sartre'a,Orhan Kemal'den Şevket Süreyya Aydemir'e kadar çok ayrıntılı bir okuma planı haızrlayandır çocuklarına.
Müzik dinletendir,ısrarla taa en küçük yaşlardan beri evin içerisinde inceden bir Louis Armstrong sesi yayan,çocularının kulağının bir köşesinde kalsın diye onlara hep en iyi müziği sunandır.
Gece günüdz çalışandır.
Evlatları herşeyden eşit tatsın diye hiçbirini kayırmayandır.
Okul deyiverince akan suların önüne baraj olandır.
40'a merdiven dayamış kızına bile 'hadi devam et arkanda ben'varım diyendir.
Sinirlidir,çokça da yorgun..
Yıllar geçince anlaşılmıştır hırçınlığı..
Daha da önde başlasın evlatları hayata,herkeslerden daha iyi olsunlar,herkeslerden daha ayrı uğraşları olsun diye uğraşmış ve onlara daha çok verebilmek için hayatla kavga etmiştir yıllar yılı..
Arkada iyi yetişmiş evlat bırakabilmektir tek kaygısı..
Kapı gibidir hala eşşek kadar olmuş evlatları için..
Hastadır bir de çok..
Yılların yorgunluğu tam da evlatlarını istediği kıvama soktuktan sonra ortaya çıkmıştır.
Hastadır baba ve oğlu da elbet üzgüdür de kızları arkadaki bu sağlam kapının gidebilme ihtimalini gördükçe her geçen gün daha da korkmaktadır hayattan..
Babadır işte..Her baba gibi önce aşık olunan,oynana sonra hırçınca kagva edilip küsülen,hayat düzen girince hele bir de evlat sahibi olununca anlaşılan..ve kaybetmemek için gece gündüz dua edilen..