ulu roman

entry4503 galeri
    881.
  1. Ve albırt yine tüm bu saçmalıklardan uyandı. Saat ayarları hiçbir zaman doğru olmadığı için tahminine göre saat sabah 6 gibiydi. Gözlerinden süzülen tuzlu suyu elinin tersiyle sildi ve saçlarını karıştırdı...

    Niye böyleydi? Sadece kendisi değil, niçin her şey böyleydi? Sorularına cevap ararken çeyrek asırlık ömrü geçti gözünün önünden. Olan biten her şey ona tam zıt şekildeydi. Hiçbir şey istediği gibi nihayete varmamıştı. Bir geriye, bir ileriye baktı. Gelecek için umut arandı ama hemen bu fikrinden vazgeçti. Çünkü kendine öğütlediği en önemli şey, asla ve asla umut etmemesi gerektiğiydi. Sadece bir kez umut etmeye kalkıştığında başına gelenleri düşündü, sonra tekrar istikbaline yöneldi...

    Kendisi ortadaydı, geleceği önünde. Geçmişine bakıp "geleceğinden ne çıkar bu hayatın" diye düşündü. Belki de hatayı geleceğe bakmadan evvel geçmişe bakarak yapıyordu albırt. Hep söylerdi; herkes tam, o ise çeyrekti. Ne kadar başkasına gereksinim duymadığını iddia etse de, insanları kullanıyorum ayağına o da ruhsal gereksinimlerini karşılıyordu.

    Gözlerinde düşmek için birbirini iten yaşları kirpiklerini yavaşça kapatıp açarak aşağıya doğru bıraktı. Ezanın okunmaya başlamasıyla "yaratıcım var benim arkadaş kimse olmasa da olur!" diye düşündü ve gülümsedi. Peki ya yaratıcı albırt'ı seviyor muydu? Bunu sorguladıktan sonra, yaratıcı tarafından da sevilecek bir mahlûk olmadığını düşündü. Gözlerine tekrar düşmek için birbiriyle yarışan minik tuzlu su topları yerleşti...
    0 ...