sene 2007, haziran ayı, sivas'tayım. bir giyim mağazasına girdim. içeri girdiğimde güneş gözlüğümü gayrı ihtiyari başımın üzerine kaldırdım. bir kaç kıyafete baktıktan sonra beğendiklerimi alıp deneme kabinine yöneldim. tam üzerimi çıkarayım derken başımda olduğunu unuttuğum güneş gözlüğünü yere düşürdüm. çok dikkat etmeden aldım şimdi hatırlayamadığım bir yere koydum. deneme kabininden çıkıp kasaya yöneldim, alacaklarımın ücretini ödeyip mağazadan çıktım ve güneş gözlüğünü gözüme takarak sivas'ın en kalabalık caddesinde yürümeye başladım. karşı yönden gelenlerin hemen hemen hepsi yüzüme bir bakıp yoluna devam ediyordu. şaşırıyordum. çünkü bakmaya değecek bir kara kaş kara göz durumu yoktur bende diye düşünürken 'kara göz mü' diye kendi kendime sordum. elimi gözüme götürdüğümde güneş gözlüğümün camının birinin mağazada yere düştüğünde yerinden çıktığını anlamam uzun sürmedi. kara kaş kara göz yok ama, o anda kıpkırmızı bir surata sahip olmuştum. yürümeye devam ederken gözlüğü çıkardım, tek elimle ikiye büküp kırdım ve yanından geçmekte olduğum çöp kutusuna fırlatıverdim.