Bugün okuduğum köşe yazısında ismi bahis konusu olunca varlığından haberdar olma fırsatı yakaladığım üst bilinç sahibi insan. insanı heyecanlandıran mütevazi duruşu ve olaylara akılcı pencereden yaklaşımıyla tanınmaya ve tanıtılmaya değer biri olarak gördüğüm için paylaşmak istedim. Otobiyografik bilgilerine ve kronolojik olarak hayatına dair bilgilerine günümüz internet ağında rahatlıkla ulaşılabilir. Benim değinmek istediğim Bertrand Russell amcanın kişiliğinin hakkettiği saygıdır. Beni böyle düşünmeye iten olayı Muhammed Ali'nin ağzından okuyalım;
(+)Muhammed Ali
(-)Bertrand Russell
Ahizeyi aldım. Telefondaki ses:
+Muhammed Ali'yle mi konuşuyorum?'
-Evet, Mr. Russell, sizi dinliyorum.'
+Tebrik ederim. Şampiyonlar genellikle iktidarın kuklasıdır. Siz öyle değilsiniz. işgal ordusuna katılmayı reddetmeniz takdire şayan.'
O günlerde sık yaptığım bir espriyi yapıştırdım:
-Göründüğün kadar aptal değilmişsin ahbap.'
Birkaç ay sonra, boks lisansımı elimden alan heriflerle görüşmeye gitmiştim.
Bekleme salonunda oturuyordum. Bir de baktım ansiklopedi. 'Anaaaaaaa! Britannica!' diyerek rastgele bir cildi çektim, karıştırmaya koyuldum.
A-ha! Bertrand Russell! 20. yüzyılın en önemli matematikçi ve filozoflarından biri olarak tanıtılıyordu. Üstelik, Nobel Edebiyat Ödülü almıştı! Ve ben bu adama 'Göründüğün kadar aptal değilsin ahbap' demiştim! Utancımdan yerin dibine girdim.
Derhal, Bertrand Russel'ı aradım: 'Efendim, lütfen bağışlayın. Ben, Louisville'de doğmuş bir serseriyim. Sizi tanımıyordum. Kabalık ettim;
'Hiç de değil. Lütfen dert etmeyin. Af dilemenizi gerektiren bir şey yok. Bu arada, eşim de size selamlarını iletiyor.'
Russell'ın tüm kitaplarını okudum. Çok sevdim. Öyle ki, onun bir fotoğrafını sürekli cebimde taşıyordum. Sık sık telefonlaştık. Bir fırsatını bulup görüşmek istiyorduk. 1970'te Londra'ya gittiğimde aradım. Kısa bir süre önce ölmüştü; cebimden fotoğrafını çıkarıp baktım:
Hakikaten de; göründüğü kadar aptal değildi.