padişah olduğundan ötürü diktatör denmesi metodolojik açıdan yanlıştır. diğer yandan devletin çöküşünü 50 sene geciktirdi demek akla mantığa sığmaz, zira kendisinin padişahlığıyla beraber toplasak devlet 50 sene yaşamadı zaten. kaldı ki sultan abdülhamid tahta çıkar çıkmaz kaynayan balkanlar, eşiğine gelinmiş iflas gibi sıkıntılarla boğuşmak zorunda olduğu gibi amcası sultan abdülaziz den her ne kadar ingiliz dostu olsalar da yetişmiş bir kadro, çok iyi donatılmış bir ordu ve donanma devralmıştı.
gelelim neleri iyi yaptığına:
sultan abdülhamid in iyi becerdiği iş borçlanmayı durdurmak ve var olan borçları ödemeye gayret etmek olmuştur. sultan mahmud un başlattığı ve seleflerinin de devam ettirdiği okullaşma ve eğitim hareketini devam ettirmiştir.
hangi konularda başarısız olmuştur bir de onlara gelelim:
amcasından aldığı gayet donanımlı orduya 93 harbinde bizzat saraydan komuta etmeye heves etmiş ve gerek askeri, gerekse de ilmi eğitimi olmadığından ordunun mahvına ve rusların istanbul kapılarına dayanmalarına sebebiyet vermiştir. ordu öylesine basiretsizce yönetilmiştir ki rus çarı bile plevne önüne düştüğünde şaşırmıştır.
kendi hatasını meclise yükleyerek süresiz tatil etmiş, bundan sonraki yönetiminde doğal olarak 20.yy a girerken ne sağlıklı bir hükümet, ne de onu denetleyecek bir meclis olmayınca hayatında yıldız sarayından çıkmamış bir adam ve onun üç ayda bir dönüşümlü olarak sadarete getirdiği kamil-said-tevfik-hilmi paşalar ile devlet içi idarecilik yapmıştır.
yahudilere toprak verilmemiş değildir, zira yahudilere yerleşmeleri için toprak teklif edilmiş, ancak denize kıyısı olmaması şart koşulmuştur ki burada da sultanın şüpheciliği rol oynamıştır. öyle ben bu toprakları veremem filan hikaye, bu dönem sultan abdülhamid in ingiltere ye hediye ettiği bu toprakların tarihi eserlerini bugün dahi kültür bakanları geri almaya uğraşıyor.
düyun ı umumiye ile resmen olmasa da osmanlı devleti fiilen yok olmuş, kendi harcamaları üzerindeki tasarruf hakkı elinden alınmış, tütün-pamuk rejileri kurulmuştur.
dış politikada taviz üzerine taviz verilmiş; mithad paşa karşılığı tunus un fransa ya peşkeş çekildiğine yalan desek dahi işgalin protesto dahi edilmeyişi manidardır, hani vatan toprağı terk edilemezdi?
kıbrıs ingilizlere berlin antlaşması ile ayestefanos un gözden geçirilmesi karşılığı peşkeş çekilmiş, 1880 yılında ingiltere nin mısır a el koyması da ancak protesto edilebilmiştir.
kurduğu iddia edilen istihbarat örgütü tamamen safsatadır, zira tahta çıktığında devlette bulunan sivil memur sayısı 8500 iken jurnalciler ile 75000 i bulmuştur. gerçi 1904 gibi bu rakam yine normale düşmüştür.
hayatında tüfenk* görmemiş adamlar müşir ve birinci ferik rütbesiyle donatılmış; paşaların çocukları 14 yaşında miralay rütbesi almışlardır. ordunun durumu ve donanımı için balkan harpleri yeterli kaynağı barındırır.
1897 yılında tek başarılı askeri harekatta yunanların savaş ilanı üzerine osmanlı ordusu yanılmıyorsam edhem paşa önderliğinde atina ya yürürken ingilizlerden gelen tek bir komut üzerine gerisingeri dönmüş; yunanlar yenilerek tesalya ve girit üzerinde haklarını tanıtmışlardır.
ancak mustafa kemal e karşı yakın tarihten bir figür çıkarmak isteyen bazı kişiler ona bazı vasıflar atfedip, olmayan olayları gerçekmiş gibi göstererek, hiç yoktan kaynak uydurarak*yapay bir sultan abdülhamid oluşturarak onun üzerinde egolarını tatmin edip başarısızlıklarına bahane uyduruyorlar.
sultan abdülhamid kötü bir sultan değildi, aynı sultan birinci mahmud, birinci abdülhamid, üçüncü mustafa gibi. belki değerlendirilse işe yarayacak vasıfları da vardı, ancak eğitimsizdi ve 19.yy sonundada tek bir kişinin yapabilecekleri sınırlıydı elbette. eli kanlı bir diktatör değildi, damat mahmud ve mithat paşalar haricinde eline kan bulaşmamıştır.